Nezih Varol

Nezih Varol

Mail: nezih.varol@hotmail.com

YOKSULLUK VE ÖLÜM

Yoksulluk ve ölüm ikiz kardeş gibi, çünkü yoksulluk bir süre sonra kronikleşiyor ve tüm çıkış yollarının kapanmasına, ardından da bireyin gelecekten, hayattan beklentilerinin yok olmasına neden oluyor.

“Hayattan beklenti nedir?” diye soracak olursak; Yeni Şafak yazarı, İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Atilla Yayla’nın ‘İnsanların Hayattan Beklentileri’ başlıklı yazısı oldukça açıklayıcı bence...

Şöyle diyor Atilla Yayla;

“Denilir ki insanlar zengin olmak, istediği her şeyi kolayca satın almak arzusuyla dolup taşar. Beğendiğini satın alabilen, endişe duymadan harcama yapmaya gücü olan insan mutlu insandır...

Oysa ABD'deki Berkeley Üniversitesi'nde Cameron Anderson'un yönetimindeki bir ekibin yaptığı bir araştırma, insanları paradan puldan çok toplum içindeki statünün mutlu ettiğini gösterdi, araştırma beğenilen ve saygı duyulan kişilerin geliri yüksek kişilerden daha mutlu olduğunu ortaya çıkardı...

Bütün bu yazdıklarımı okuyan kimselerin bazıları benden paraya, para kazanmaya karşı menfi sözler beklerlerse yanılırlar, paranın, para kazanma arzusu ve çabasının, zengin ve varlıklı olmaya çalışmanın ilgili şahsa da topluma da çok faydalı olduğu kanaatindeyim.

Tarih de buna şahit, bunlar insanlığın beka ve refah mücadelesinin araçları, mesnetsiz ve mantıksız fanteziler uğruna bu araçlardan vazgeçmek, insanlığın toplu intiharı anlamına gelir”.

Yani diyor ki her ne kadar rol ve statü önemliyse de bunları sağlamak için de para gerekli, yani ne yoksul olacaksın, ne yoksun, yani her şeyin olacak ki mutlu olasın vesselam...

Tersi olunca ne oluyor peki? Yani hem yoksulsun hem de yoksun! O zaman işler sarpa sarıyor işte, hapı yutuyorsun...

Sefil hayatından kurtulamayacağını, her zaman yoksulluk içinde yaşayacağını düşünüyor, güzel günlerin geleceğine olan inancını yitiriyorsun.

Umutların tükendiği noktaya geliyorsun, kendini sürekli yoksul, yoksun, değersiz, çaresiz, hiç bir şey olarak görüyorsun.

Zaten de hiç bir şeysindir.

Hiçsindir...

O halde yaşamanın bir anlamı yoktur, uyuyup uyandığında eski kıyafetlerinin içinde aç ve açıkta dolaşmaya devam edecek, kışın üşüyecek, yazın terleyecek, yağmurda ıslanacak, eşden dostdan borç, fırıncıdan ekmek, lokantacıdan çorba dileneceksin.

Biraz onurun ve gururun varsa aç kalacak, vücut direncini kaybedecek ve ilk soğuklarda cami köşesinde geberip gideceksin.

Onur, haysiyet ve şeref tavan yapmışsa ilk iskeleden kendini serin sulara bırakacak ve boğulup öleceksin.

Son dönemde toplu olarak siyanürle intihar edenler de oluyor.

10 Kasım 2019 tarihli ‘Dört’ ve 17 Kasım 2019 tarihli ‘Dört Laneti’ adlı köşe yazılarımda yoksullukları ve yoksunlukları nedeniyle bir çok ailenin toplu intihar ettiği olayları kaleme almıştım.

Yoksulluk nedeniyle yürekleri dağlayan en son intihar olayı üniversite öğrencisi genç bir kızımızın kendisini Marmara Denizi’ne teslim etmesiyle yaşandı.

Türkiye, İstanbul Üniversitesi'ndeki yemek zammı haberini okul içinde rektörle görüşmek isteyen öğrencilerin polis tarafından coplanması sonrasında öğrenmişti.

Bu haberler kamuoyunda tepkilere neden olurken Sibel Ünli adlı genç kız Marmara Denizi'ne atlayarak canına kıydı.

İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi olduğu ve yemek kartında sadece 1 lirası kaldığı söylendi.

Ünli'nin hem bir süredir iş bulamadığı için hem de sosyal medyada dış görünüşüne yönelik alaylı mesajlar nedeniyle depresyona girdiği de söylendi.

Genç kızın sosyal medyadaki mesajında "1 liraya karnımı doyurabilir miyim enter? Yemekhane kartımda para kalmamış sadece 1 liram var” ifadeleri dikkat çekmişti.

Biliyor musunuz? Son 20 yıl içerisinde intihar ederek hayatına son verenlerin sayısı resmi rakamlara göre 47 bin 537 kişiymiş.

Yani neredeyse bir şehir ya da bir büyük ilçe nüfusu kadar insan temelinde yoksulluk ve yoksunluk bulunan nedenlerle intihar etmiş.

Emek Partisi Kocaeli İl Başkanı Arzu Erkan imzalı yapılan açıklamada "Tek bir işçi, tek bir aile bir daha böyle bir çaresizlik, böyle bir son yaşamasın diye birlik olalım" dedi.

Arzu Erkan imzalı açıklama şöyle:

“Gazete, radyo ve televizyon bültenlerine 'Bakırköy'de biri çocuk 3 kişi evinde ölü bulundu' haberi düştü...

Bakırköy'de yaşanan intiharın ardından Başsavcılıkça yapılan açıklamada intiharın nedeni için 'Aşırı derecede borçlanmanın etkisi ile bunalım' denildi.

Fatih'te de, Antalya'da da tablo aynıydı, geçim sıkıntısı, borçlanma, işsizlik, yoksulluk, bütün bu keşmekeş içerisinde tek başına olmanın yarattığı çaresizlik duygusu.

Arka arkaya yaşanan bu olaylara münferit diyebilir miyiz? Bunlar psikolojik sorunlar yaşayan insanlar deyip işin içinden sıyrılabilir miyiz?

Bu ülkede iki hafta içinde 3 aile yaşadığı çaresizlik karşısında ölümü seçmişse, bu düzendir sorumlusu.

Son 20 yılda intihar ederek hayatına son veren yurttaş sayısı resmi rakamlara göre 47 bin 537’ye ulaştı, günde 8 kişi intihar ederek yaşamına son vermiş.

Emekçiler işsiz, emekçiler yoksul, emekçiler çaresiz... Eğitim, sağlık, barınma, ulaşım gibi en temel haklar sadece parası olanın yararlandığı hizmetler haline geldi...

Tüm yaşadığımız bu sorunların tek bir çözümü var, işçiler, emekçiler olarak birleşmek, hakkımız olanın peşine birlikte düşmek.

Bu kavga insanca bir yaşam kavgası, bu kavga ekmek kavgası, gelin bu kavgada yan yana olalım.

Tek bir işçi, tek bir aile bir daha böyle bir çaresizlik, böyle bir son yaşamasın diye birlik olalım".

Yoksulsanız...

Ölmek istemiyorsanız...

İnadına da “Yaşamalıyım” diyorsanız...

Bu çağrıya kulak verin!

Facebook Yorum

Yorum Yazın