Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

UYUMLULUĞUN DİKENLİ YOLU

UYUMLULUĞUN DİKENLİ YOLU

Geleneksel tüm toplumlarda zaman ve coğrafya fark etmeksizin maksadını aşan bir şekilde yüceltilen “uyumlu olmak “diye bir kavram var. “Çok uyumlu, çok uslu, çok söz dinleyen, bir çocuk” söylemi ile ailede başlayan sonra otorite konumundaki kişilerce pekiştirilen ve “iyi çocuk, iyi insan” onayının her alınışında kişinin biricikliğini parmaklıklar ardında tutsak kılan bir kavram.

 İş hayatımın ilk yıllarında tanıdığım bir arkadaşım vardı. Ortama göre nerde nasıl davranması gerektiğini bilen, hiçbir zaman hiç kimseyi incitmeyen, yumuşak huylu, sakin, toleransı yüksek, uyumlu biriydi. İnsan davranışlarının, motivasyonlarının/kökenlerinin başka yerlerde olabileceği ihtimalini henüz bilmiyordum o yaşımda ve bir gün ona saf bir şekilde “Ne kadar iyi birisiniz” dediğimde gözlerime baktı. Yüzüne buruk bir gülümseme yayıldı ve “Ben iyi biri değilim, topluma göre yaşayan biriyim” dedi. Bu çok samimi itiraf ve kendisinin farkında oluş beni derinden sarstı. Bana şunu söylüyordu: Tüm bu sosyal tutumun nedeni özgür irademle seçimim değil, onay alamamaktan korkumun göstergesi. Belki özgür irademle de bu kişi olmayı seçerdim. Ama belki başka bir kişiliğim ve seçimlerim de olabilirdi. Hiçbir yaşımda kendim olma cesaretini göstermediğim için bunu bilmiyorum. Hayatımın sonbaharında iken de bana sunulmuş yolda, toplumca kabul gören tutumlarıma devam edeceğim. Kendimle kaldığımda bunun farkında olsam ve kendi özümü yok saymış olmama içerlesem de var oluşumu gerçekleştirmek için yeni adımlar atmaya hiç cesaretim yok.” Nitekim bir zaman sonra bir yol ayrımına geldi. Ya yeni bir yoldan yürüyecekti veya “El alem ne der? İn yüksek baskısı ile kendi gerçeğini yaşamaktan vazgeçecekti. Nasıl acı çektiğini, iç çatışmalarını görüyordum. Ve o sonunda hayatını “yüksek!” onaya teslim etti.

Daha sonraki yıllarda birçok farklı yerlerde birçok farklı sosyal kimlik ve yaştaki kişinin tüm hayat motivasyonun önemsediği kişi veya kişilerin onayını almak uğruna şekillendirmesine tanık olacaktım. Birey kimliğini yok sayan geleneksel toplumların handikaplarından bir tanesi de bu belki de: İnandığı ve kalbini koyduğu yollarda yürümeyi göze alamayan kimi zaman etrafındakilere de hayatı darlayan, hiçbir zaman yetişkin bilincine geçememiş sağlıksız bir onay alma oyununda kaybolmuş, yaşı büyük çok sayıda mutsuz çocuk.

Bazen düşünüyorum da eğer bu kişiler kendileri olma cesaretini gösterse idi kim bilir neler katarlardı ortak yaşama. Kendini seven, onaylayan, kendisine saygısı olan ve sağlıklı kimlikler geliştirmiş mutlu yetişkinler olarak neler yapabilirlerdi?

Geçenlerde ziyarete gittiğim bir yerde yürüyüşe çıktım. Tüm görkemi ile dallarını gökyüzüne uzatan ağaçlarla doluydu etraf. Sonra, tüm meyveleri dalında kurumuş meyve ağaçları gördüm. Hüzünlü bir görüntüydü. Erikler, yenidünyalar, elmalar… Kimi meyveler de dalından düşmüş etrafa saçılmıştı. Toprak ana ve ağaç iş birliği yapmış meyve vermiş ama kimseye meyveleri ulaştıramamışlardı. Meyve ağaçlarının bu durumu ironik bir şekilde onay ve uyum sağlamak adına kendinden vazgeçen kişileri çağrıştırdı bana. Onların da potansiyel tüm meyveleri neredeyse tümüyle dalında kurumuş. Kuşkusuz onlar ağaç, doğal döngüyü izleyecekler, meyveler bir şekilde tekrar toprakta dönüşecek. Ancak bizler insanız, eylem ve irade gücümüz var, kullanmayı dener/seçersek. Her birimiz özeliz, her birimiz biriciğiz ve diğerlerine sunacak potansiyel bir meyvemiz bir armağanımız var. Bunu gerçekleştirmekten kendimizi mahrum bırakmak kendimize haksızlık olduğu gibi üretimimizden beslenecek kişilere de haksızlık olur. Kimileri dolu dolu yaşanmış bir hayata ölür. Kimileri sadece yaş alır ve vakti gelince yaşanmamış bir hayata gözlerini kapar. Ne kadar neyi yapabildiğimiz de önemli değil. Önemli olan kendimiz olma cesaretini göstermek için küçük adımlar atmak, adımlar atmaya devam etmek. Kendimize gerçek olmak, kendi merkezimizde olmak. Kuşkusuz açılımı yapılacak çok detay var. Ama az söz iyidir fikrindeyim. Hahnemann’ın dizeleri dolanıyor dilimde bir süredir. En büyük zenginliğimiz olan hayatımızı kıymetlendirmek dileğiyle onun dizeleri ile sizi kendinizle baş başa bırakıyorum.

“Hakikati ciddiyetle aradım ve buldum

Güller çiçeklenirken toplayın

Yarın bugün değildir.

Bir saat kaybetme, ah çok yakında

Zaman çabucak uçar, gider”

Facebook Yorum

Yorum Yazın