Nezih Varol

Nezih Varol

Mail: nezih.varol@hotmail.com

SARI BARETLİLER

Başlangıçta akaryakıt fiyatlarındaki artışa tepki olarak ortaya çıktı, ancak gösterilerde kullanılan sloganlar incelendiğinde protestoların hayat pahalılığı, vergi artışı ve devlet yardımlarının kısıtlanmasına yönelik Fransız toplumundaki genel öfkeyi yansıttığı görüldü.

Macron hükümetinin kemer sıkma adına aldığı iş hukuku reformu, emeklilik yardımı kısıtlaması ve varlık vergisinin kaldırılması gibi ekonomik kararlar toplumda sosyal adaletsizlik duygusunun artmasına neden olmuştu.

Ancak protestolarda kullanılan sloganlar sadece liberal kapitalizme, mevcut yüzde 10’luk işsizlik oranına ve küreselleşmeye yönelik argümanlardan değil Fransız elitizmine karşı söylemlerden de oluşmuştu.

Örneğin Fransız Kraliçe Marie Antoinette’nin ünlü sözü “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler”, “Macron istifa” veya “Bu sistem yok edilmeli” gibi sloganlar Fransız eliti ile toplum arasında derin bir kopma olduğuna işaret etti.

Peki Sarı Yelekliler sosyolojik olarak hangi gruplardan oluşmuştu?

Herhangi bir sendika veya siyasal parti tarafından organize edilmeyen ve kendilerine ‘Sarı Yelekliler’ diyen göstericiler toplumun farklı kesimlerinden geliyordu.

Eylemcilerle ilgili röportaj ve haberlere bakıldığında protestocuların daha çok sağ politik söyleme sahip orta gelirli ve işçi sınıfına mensup oldukları görüldü.

Bu kesim daha çok orta sınıfın yer aldığı şehir ve köylerdeki beyaz ve işçi sınıfı Fransızlar olarak tanımlanırken, yanı sıra orta sınıf solcu kesimin de protestolara destek verdiği görüldü.

Bu kesimler banliyö veya şehirlerde yaşayan, göçmenlere karşı olmayan insanlardan oluşuyordu ve 30 yıldır devam eden sanayileşmede gerileme ve 2008 ekonomik krizinden ciddi manada etkilenmişlerdi.

Fransa’da yaşanan Sarı Yelekliler Hareketi bana nedense Türkiye’de yaşanan Sarı Baretliler Hareketi’ni hatırlattı.

Tarih 4 Ocak 1990... Emeğin Başkenti Zonguldak’ta yerin yüzlerce metre altında çalışan madenciler, Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) önderliğinde iş, aş ve hak arayışı için Türkiye’nin Başkenti Ankara’ya yürüdü.

Diyeceksiniz ki o Sarı Yelekliler herhangi bir sendika veya siyasal parti tarafından organize edilmezken Sarı Baretliler bir sendika ve onu destekleyen siyasi yapılar tarafından organize edildi.

Ben bunun böyle olmadığını kanıtlayabilirim; 100 bin kişinin katıldığı Türkiye’nin en büyük işçi hareketi olan Büyük Madenci Yürüyüşü yaşandığında Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) havzasında zaten 45 bin işçi çalışıyordu.

Zonguldak’ın merkez nüfusu ise bugün olduğu gibi yine 100 bin civarındaydı ve bu durum da gösteriyor ki tüm şehir insanı ve her görüşten halk şanlı madenci yürüyüşüne katılmıştı.

Diğer yanda eylemin organizatörü GMİS ve Lideri Şemsi Denizer, destekleyicisi de sol siyasi partiler gibi gözükse de bu yürüyüşten kısa bir süre sonra gerçekleşen genel seçimlerde sol partiden milletvekili adayı olan Denizer’in yarışı kaybetmesi Sarı Baretlilerin tek kutuplu bir topluluk olmadığının en büyük kanıtıdır.

Zaten Şemsi Denizer de halka hitaben yaptığı her konuşmasında şanlı madenci yürüyüşünün liderinin kendisi olmadığını, gerçekte Zonguldak halkının ve maden işçisinin olduğunu defalarca dile getirmişti.

Herkes biliyor ki o yürüyüş kadını, erkeği, yaşlısı, genci, işçisi, memuru, esnafı, mühendisi, doktoru, hemşiresi, öğretmeni, imamı, solcusu, sağcısı, zengini, fakiri ile tüm bir şehir halkı tarafından gerçekleştirildi.

Günlerce süren bu mücadelenin neferi olan Sarı Baretliler aynı Sarı Yelekliler gibi orta sınıfın yer aldığı şehir ve köylerdeki işçi sınıfı Zonguldaklılardı, alt, orta ve üst sınıf sağcı ve solcu kesim de bu mücadeleye destek verdi.

Yine Sarı Baretliler aynı Sarı Yelekliler gibi hayat pahalılığı, vergi artışı, devlet yatırım ve yardımlarının kısıtlanmasına, alım gücünün düşmesine yönelik toplumdaki genel öfkeyi yansıtıyordu.

Özal hükümetinin kemer sıkma politikası adı altında aldığı kararlar kendi tanımıyla ‘Orta Direği’ ortadan kaldırmaya ve toplumu zengin ve fakir diye ikiye bölmeye yönelikti.

Nihayetinde tüm bu kararlar kamu kuruluşlarını yok ederek özel sektörün hakim kılınacağı ve sosyal adalet sistemin kökünün kazınacağı günümüz Türkiyesinin kapısını aralıyordu.

Sarı Baretlilerin söylemleri de tıpkı Sarı Yeleklilerin sloganları gibi sadece liberal kapitalizme, artacak işsizliğe, düşen alım gücüne değil Türk elitizmine karşı içeriklerden oluşuyordu; “Ankara’nın şişmanı, işçi düşmanı” sloganı bunlardan biridir.

Sarı Yeleklilerin eylemi kendilerinden yıllar önce gerçekleşen Sarı Baretlilerin eylemi gibi aynı amaç ve aynı beklentiyi içeriyordu.

Hak, hukuk, adalet.

İş, emek, özgürlük.

Ne ezen, ne ezilen, insanca hakça bir düzen.

İçerisinde bulunduğumuz yüzyılın kaderi bu!

Emek-Sermaye çelişkisinin meydanlara yansıması.

Örneklerini, benzerliklerini, aynılıklarını pek çok defa daha yaşayarak göreceğiz.

“Sonun da kazanan kim olacak?” derseniz, dönüp tarihe bakmamız yeterli olacaktır.

Geçmişte kim kazandıysa bugün de, yarın da o kazanacak.

Çünkü tarih tekerrürden ibarettir.

Facebook Yorum

Yorum Yazın