Mustafa Pala

Mustafa Pala

Mail: pala.mustafa@gmail.com

POZİTİF YAŞAM

Ben kendimin pozitif bir kişi olduğumu düşünüyorum.
Herkes gibi benimde üzüldüğüm zamanlar olur, bunu çok az kişiyle paylaşırım, bilirim ki, benim üzülmeme onlarda üzülecektir. Ben başkalarının üzülmesinden de üzüntü duyacağım için, üzüntümden çok mutluluğumu coşkumu sevincimi paylaşırım insanlarla, sevginin ve bilginin paylaşıldıkça büyüyeceğini bilirim.

Mutluluğu nasıl yakalayacağız? Mutluluk kazanılır mı, yoksa aslında insanın kendisinde mi var? Mutluluğu küçük şeylerde bulmak mümkün mü yoksa büyük şeylerde mi aramalıyız? Her insanın aklına gelen tüm bu sorular, aslında bakış açılarımızla ilgili. Beklentilerimiz, yaşamdaki tecrübelerimiz, insanlar ile paylaşımlarımız, bunların hepsi bu sorulara yanıtlarımızı biçimlendiriyor. Bu konular üzerine yazayım istedim bugün.

Peki, yaşadığımız dünyada salgın hastalıklardan doğa olaylarına birçok felaket varken; insan nüfusunun çok büyük bir kısmı açlık ve savaşlarla uğraşırken; gündelik hayatın zorlukları herkese ağır gelirken nasıl mutlu olacağız? Bunu sağlayan bir bilim dalının olduğunu öğrendim yaptığım araştırmalardan var bu bilim dalının adı: Pozitif Psikoloji.

Öğrendiğime göre, insanların olumlu karakter özelliklerini, güçlü yanlarını ve erdemlerini merkeze alan; hayatı daha doyurucu kılmaya yönlendiren; onların mutluluk arayışlarına katkıda bulunmaya yönelik bir bilim dalı olarak Pozitif Psikoloji, hem bireylerin tek tek hem de bireylerden meydana gelen toplumların tümünün başarılı olmalarını sağlayacak etkenleri belirleyip geliştirmeyi hedefliyormuş.

Psikoloji eksiyi sıfıra getiriyormuş. Hastalıkları negatif olarak değerlendirirsek, onları iyileştiren psikoloji insanı normal haline getirir yani eksiyi sıfır yaparmış. Pozitif psikoloji ise insanı artı hale taşır. İyilik halini arttırmayı, mutluluğu çoğaltmayı hedeflermiş. Pozitif Psikoloji ile insanın yaşam kalitesinin arttırılması amaçlanıyormuş. Bu bilgileri araştırıp bulunca, kendimin pozitif bir kişi olduğuna karar verdim. Bundan böyle pozitif olma yolunda daha kararlı olmaya çalışacağım. Böyle olunca içinizdeki iyiliğin yüzünüze yansıyacağını sizi görenlere mutluluk aktaracağınızı düşünüyorum. Gülümsemenin bulaşıcı olduğunu deneyimlerimden biliyorum.

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Pozitif Psikoloji’nin köklerinin nereye dayandığını ve yakın zamanda neden gündeme geldiğini şöyle anlatıyor:

“Özellikle 2005 yılından sonra ABD’de intihar hızındaki artış, şiddetin artışı, insanın acımasızlığındaki artış nedeniyle psikiyatri, kötülüğü tanımlamaya yöneldi. İnsanlar neden kötü oluyor, kana susamışlık, acımasızlık neden çoğaldı? Bağımlılıklar neden arttı? Boşanmalar neden çoğaldı? Bu sorulara yanıt ararken, “mutlu olmayı başaramıyor muyuz?” sorusu yanıt aranan en önemli soru haline geldi. ABD’de, kanalizasyon atıklarından anti-depresan kullanımı ölçümü ile yapılan araştırmalarda insanların bu ilaçlar olmadan yaşayamaz hale geldiği ortaya çıktı. Bu sorunla mücadele etmek için biçimlenen bir bilim dalıdır Pozitif Psikoloji. Baktığımızda kadim kültürlerden, Doğu öğretisinden, Tasavvuftan, Mevlana’dan alınan doğruların bilimsel metodoloji ile anlatılması, sistematize edilmesi ve bu çağın insanlarına sunulmasıdır. Şu an Harvard Üniversitesi’nde 1504 nolu ders olarak ve ‘çığır açan ders’ diye tanımlanarak okutuluyor.”

Bizim okullarımızda da Pozitif Psikoloji dersleri olmalı. Daha mutlu olmak için pozitif olmaktan ve pozitif arkadaşlar edinmekten, çoğalmaktan başka seçeneğimiz yok.
 

İNSANLAR BOŞ KALDIKÇA DEDİKODU YAPIYORLAR.

Uzun zamandır dedikodu üzerine bir şeyler yazayım diye düşünüyordum. Uygun zaman bugünmüş demek ki. Tarım toplumunda ve boş zamanı çok olanlar arasında dedikodu çok oluyor.

Dedikodu yapmanın insan psikolojisini ne kadar olumsuz etkilediği bilinmesine ve herkesin dedikoduya karşı çıkmasına rağmen insanlar neden dedikodu yaparlar sorusuna takılınca, hiç olmazsa kısaca değineyim dedim.  

Günlük hayatta yapılan dedikodunun insan yaşamına ne kadar zarar verdiğinin farkında değiliz. Dedikodular aile içinde yıkımlara, dostlukların zarar görmesine neden olabiliyor.

DEDİKODU NE DEMEK?

Dedikodu başkalarının kişisel ve özel konuları hakkında yapılan konuşmalardır. Dedikodu bazen gerçek olaylar ve konular hakkında olsa da, genellikle kişiler arasında konuşulduğundan, kişilerin birbirlerine olayı veya haberi iletimi sırasında yanlışlıklar ve çarpıklıklar içermektedir.

Dedikodunun pirim yaptığını düşünenler olduğu için bazı gazetelerin ve bazı televizyonların dedikodu için ayırdıkları sayfaları ve programları bile vardır.

Dedikodunun ve gıybetin ne kadar kötü olduğu ve insanın karakterini etkilediği söylenir, gıybet yapmayın denir ancak nedense dedikoduya, gıybete devam edilir hep.

Gıybet, bir kardeşimizi hoş olmayan sözlerle anmaktır. Yokluğunda onun onur ve haysiyetini zedelemektir. Kul hakkına girmektir. Gıybet, güven ve samimiyete, huzur ve muhabbete, birlik ve beraberliğe, netice olarak dostluğa kardeşliğe saplanan bir hançerdir. İnsanlıkla bağdaşmayan, bireyi ve toplumu sarsan çirkin bir tutum ve davranıştır. Ne olur dedikodu yapmayalım yapanlara pirim vermeyelim ve birbirimizi bu konuda uyaralım.

ŞÜYUU VUKUUNDAN BETER

Şüyuuvukuundan beter. Bu eski bir deyiş. Bir şeyin dedikodusunun yapılması, onun gerçekleşmesinden daha kötüdür anlamına geliyor. Söylentiler o kadar uzar ki, insan söylenen keşke başıma gelseydi de, dedikodusu da bitseydi diyecek duruma gelir.

Eğer bulabilirseniz, Uzman Dr. Timur Yılmaz’ın Dedikoducu Beyin kitabını okuyun derim. Bu kitabı okurken şaşıracak ama en önemlisi beyinle ilgili çok şey öğreneceksiniz. Duygulardan, davranışlardan, beynin odacıkları ve gerçeklik algısından, başlangıçtan günümüze beynin gelişiminden izler bulacaksınız. Hikâyelerden dedikoduya, aşktan anı, hafıza ve belleğe uzanan geniş bir çerçevede ele alınan ve Uzm. Dr. Timur Yılmaz’ın deneyim ve birikimiyle ortaya çıkan Dedikoducu Beyin’den sonra beyniniz aynı kalmayacak bunu bilin…

Dedikodu yapmakta bir bağımlılık bence. Her bağımlılığın bir çaresi olduğuna göre dedikoduculuğunda vardır mutlaka.

ELEKTRİK FATURALARI

Son günlerin en tartışılan konusu artan elektrik fiyatları ve faturalara yansıması.
Kısaca değinmek istiyorum. Elektriğe zam 1 Ocak 2022 tarihinde geldi, ancak birçok elektrik dağıtımcısı firma zamlı tarifeyi uygulamaya Aralık ayından başlattı. Buna karşı çıkmamız gerekiyor. Aslında bunun toplumca çözümlenmesi ve fazla alınan paranın bir dahaki faturadan indirilmesi gerekir. Bu konuda yapılacak bir düzenleme yurttaşları rahatlatacaktır. İnsanlar tek tek itiraz etme tek tek dava açmak zorunda bırakılmamalıdır.

Hepinize ruh ve beden sağlığı diliyorum. Üzülmenin çaresi yok. Üzülmeyeceğiz. Daha yaşanası bir dünya ve daha konforlu bir yaşam için mücadele edeceğiz. Etkin yurttaş olmanın gereğini yapacağız.
Çok okuyacağız, çok çalışacağız sorunları birlikte aşacağız. Ne olur pozitif olun, çevrenize umut aşılayın. Umudu birlikte büyütelim…

 

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın