Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

PEK MUHTEŞEM MODERN HAYAT

Suskun zamanlar yaşıyoruz. Kelimeleri kaybediyoruz azar azar. Anlam da bu kaybedişe eşlik ediyor usulca. Biri diğerine diyor ki “Bizim çocuk yaşı geçti, konuşmuyor”, diğeri de “Bizimki de bir kelime söylüyor, üzülme konuşur nasılsa” Gözümün önünden eline verilmiş ekrana emanet edilmiş her yaştan çocuk geçiyor. Oysa insan konuşa konuşa öğrenir konuşmayı. Onlarla kimse konuşmuyor. Kimse gözlerine bakmıyor. Sonra başı ekrana gömülmüş gençler, gençliği ekranla yakalamaya çalışan yaşı geçkin yetişkinler… Kimse kimsenin gözlerine bakmıyor. Yüzündeki anlamı, gözlerindeki duyguyu okumuyor. Nereye saklıyoruz kelimeleri?  Bizi yalnızlaştırdıkça, yabancılaştırdıkça daha da dalıyoruz o minik ekranlara. Daldıkça daha çok kaybediyoruz kelimeleri. Beş on kelime ile savuşturuyoruz günleri. Kelimeleri kaybettikçe, o bin bir çeşit duygu da onların elinden tutup terk ediyor bizi yavaşça… Daha sözsüz, daha duygusuz, daha anlamsız zamanları besliyoruz sustukça.

Al diyorlar daha çok al. Alınca daha çok iyi hissedeceksin. Sahip olman gerek, daha çoğuna. Paralıyoruz kendimizi alabilmek uğruna.  Almak uğruna verdiklerimizle ne kadar yoksullaştığımıza bakmamızı istemiyor propaganda. Bu gün kara Cuma çıkıyor, yarın başka bir şey. Kapılıyoruz her birimiz ucundan bu çılgınlığa. Kimse sormuyor almanın para ile ödenemeyecek bedelini. Tüket diyorlar daha çok tüket. Tükettikçe tükendiğimize aymamızı istemiyorlar. Tükenişimiz çığ gibi büyüyor biz aldıkça…

Sormak, demişken sormuyoruz da artık. Sormak düşünmek gerektirir.  “Çok düşünme kafayı yersin”  trajedisi ile boş boş bakıyoruz etrafa. Ne geçtiğimiz yollarlı görüyoruz, ne baktığımız kişiyi. Kurgulu bebekler gibi, sevmediğimiz, seçemediğimiz işleri yerine getirip, gün sonunda enerjisi tükenmiş bir halde bırakıveriyoruz kendimizi koltuğa ve uyuşuyoruz renklerin aktığı ekrana baktıkça. Yeterince uyuşunca zihnimiz,  travmatik olaylara duyarsızlaşacak dozda alıp zehirlenince duygularımız sızıp kalıyoruz oracıkta.

Küçük hayatlar, küçük hesaplar, başkalarının karar verip sıraya koyduğu yapılacaklar listesi. Olmazsa olmaz dayatmalar. –mış gibi yapmalar, (iyiymiş gibi, mutluymuş gibi, yeterliymiş gibi, bilirmiş gibi, anlarmış gibi, güçlüymüş gibi, her şeye sahipmiş gibi, dünyanın sorununu çözmüş gibi, gerçeğe ulaşmış gibi, haklıymış gibi, )

Ertesi gün yeniden

Bir sonraki gün

Sonraki günden  daha sonraki günler…

Kelimeler sığ, duygular çölleşmiş, anlam kaybolmuş, bakmayı- görmeyi unutmuş, tüketmekten tükenmiş, pek muhteşem bir mağara modern hayat. Mağaranın alacakaranlığında yarı uyurlar, suskun bir sessizlikte bir uyanmışı çağırmakta! Uyanmış ise mağaranın  dışında…

Emel Eva Tokuyan

Makale Yorumları

  • Mesut koçkesen04-12-2019 11:26

    Dogru söze ne denirki .malisef ahlah fakiriyiz .magradan çıkmak için erdem gerek oda bizde yok

Facebook Yorum

Yorum Yazın