Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

PARAYA HAYIR

Geçenlerde İzmir Devlet Tiyatrosunda bir oyuna davetli olarak katıldım. İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü Levent Ulukut hem yönetmiş, hem oynamıştı. Oyun her açıdan çok başarılıydı. Yeri gelmişken kendisini ve tüm oyuncuları da tebrik etmek isterim. Tiyatro,  hem kendimize, hem yaşadığımız topluma ayna tutarak, eksik yanlarımızı sağaltmanın zarif bir yoludur. Nitekim o akşam izlediğim oyun da mesajı açısından hayat ile oldukça örtüşüyordu. Oyunun kısaca konusu şuydu; karısı, yeni doğmuş çocuğu, annesi ve yakın arkadaşı ile örülü bir çevrede yaşayan kahramanımıza bir gün loto çıkar. Kahramanımız, lotodan çıkan ikramiyenin talihliye verileceği son güne kadar, kazananın kendisi olduğunu açıklamaz. Açıkladığında ise olaylar umulmadık şekilde gelişir. Oyunu izleyecekler için daha fazla ayrıntı vermeyelim. Ancak çok para karşısında insanın tutumu, hırsı, gözden çıkarabilecekleri ve kimliği ile ilgili sorgulatıyor insanı.

Eğer size çok para çıksa aklımız şaşar mı? Onu şu an kestirmek güç. Ancak yaşanan birçok olaydan şunu söylemek mümkün: Eğer sağlam bir karakterimiz ve değerler üzerine inşa edilmiş bir hayatımız varsa paranın çokluğu veya yokluğu bizi yoldan çıkarmaz. İnsani tutumumuzda yozlaşmaya neden olmaz.

Oyunun  mesajı eski yıllarda gözlemlediğim birkaç hayatı getirdi aklıma; Bir tanesi işim nedeni ile tanıdığım bir insandı. Evli, eşi ve çocukları ile sade bir şekilde yaşayan, işbirliğine açık nazik bir insandı. Ticaretle uğraşıyordu. Kısa sürede çok kazanmaya başladı. Giyim tarzı, hal ve hareketleri, kazancı ile aynı oranda değişiyordu. Birkaç şube açtıktan sonra samimi bakan gözlerinde dolar işareti görünmeye başladı. Konuşurken gözlerine baktığınızda uzak, yüzeysel, yabancılaşmış birini görüyordunuz. Kendisine ve size nesne muamelesi yapan biri ile iletişim kurmayı da tercih etmiyordunuz doğal olarak.

(İnsanın gözleri çok şey anlatır. Bir kişinin karakteri, önemsediği şeyler, ne kadar derin ya da sığ olduğu, zekâsı, duyguları… Azıcık dikkatli bir gözlemle size söylemediği birçok şeyi anlarsınız bir kişinin gözlerinden, bakışlarından. Siz değişim geçirdikçe bakışlarınız, gözlerinizin anlattığı hikâyeler de değişir. Birçok kişide gördüm bu değişimi… (Hem olumlu hem olumsuz yönde.)

Neyse anlattığımız kişiye tekrar dönecek olursak; Sonra sevgilisi oldu, eşinden ayrıldı, öfkeli ve kibirli duygusal tutumu nedeni ile etrafındaki dostları azaldı, bir zaman sonra da açtığı şubeleri kapatıp ilk dükkânını da devretti. Tüm bunlar dört beş yıl içinde gerçekleşti. İlk başta tanıdığımız kendi halinde iyi aile babası, sonra parası çok olunca nereye gitmişti? Belki sadece atadan öyle gördüğü, sosyal hayat öyle gerektirdiği için öyle idi, ilk başta. Üzerinde düşünülmüş, tercih edilmiş değerlere sahip değildi. Yüzeysel ve taklit yolu ile edinilmiş tutumlar doğru bile olsa ilk sınamada kumdan kaleler gibi yıkılıyordu.

Tam tersi örnekler de var kuşkusuz. Kalbi ile bağlantı kurmuş ve değerleri hayatının merkezi yapmış kişiler hangi çoğa sahip olursa olsun erdemli davranmaktan asla taviz vermeyen az sayıda insan. Kendisini kandırmaya, kullanmaya çalışan kişilere dahi ölçülü ve hakkaniyetle davranmayı başarabilen kişiler de var.

Sonuç olarak ;Karşımıza çıkan her ne ise çok para, yokluk, unvan, başarısızlık, başarı.. Verdiğimiz yanıt, duruşumuz bizim kim olduğumuz ile ilgili. Turnusol kâğıdı gibi rengimizi belli ediyor. Hayatın her farklı dönemecinde ise “insan” kelimesinin hakkını vermek ise emek, çaba ve kalbimizi sıcak tutmakla mümkün.

Emel Eva Tokuyan  

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın