Mustafa Pala

Mustafa Pala

Mail: pala.mustafa@gmail.com

NEREDEN NEREYE

Manisa vahşi çöp toplama ayıbından Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün sayesinde kurtuldu.

 

Yıllar önce katı atıkların yeniden kazanımı sürekli gündeme getiriyordum. Bu konuda köşe yazıları ile yetinmedi. Çöp Deyip Geçme adı altında kitap yazdım, sunumlar yaptım. Sunumlarda kullandığım fotoğrafların bazılarını burada da paylaşıyorum.

Manisa Uzunburun Mahallesinin yakınında Katı Atık Bertaraf Tesisinin yapılıp çalışmaya başlamasından bu yana, çöp çöplük ve yeniden kazanım konularına fazla değinmedim.

 

Biz geçmişi tez unutanı çok olan bir toplumuz. “Nereden Nereye” başlığı altında bazı hatırlatmalar yapmak istiyorum:

 

Hemen yazımın başında belirtmek istiyorum: Çöpsüz çöplüksüz kent hayal değil. İstersek gerçek olur.

 

Çöp deyip geçmeyin. Çöpün yaşantımızda önemli bir yeri var. Hepimizin evinde, işyerinde çöp ve çöp kutuları bulunur. Evimiz varsa, mutfağımız, mutfağımız varsa çöpümüz mutlaka olur. Evet, çöp en çok evlerimizin mutfağından çıkıyor. Bu nedenle çöp kovalarımızda mutfaktadır genellikle. İçi boşalan plastik ve cam şişeleri, kutuları hep çöpe atıyoruz. Çöp kovalarımızı da en çok sebze meyve kabukları dolduruyor. Örneğin, ıspanak, pırasa soğan pazardan demet, demet tane, tane gelir. Saplar, kökler, kabuklar derken tencereye giren azaldıkça azalır. Tencereye girenin kat kat fazlası çöpe gider. Patatesler soyulur, bir dolu kabuk, Soğan dersen yine öyle. Bezelye, barbunya fasulye, bakla ayıklanır çöp kovası doluverir hemen. Salatalıklar soyulur. Kabuklar çöpe. Kavun karpuz da öyle. Kereviz, yerelması, turp, maydanoz, dereotu geriye bir dolu çöp bırakır. Ya artan yemekler, kurumuş ekmekler haydi hepsi çöpe. Hepsi aynı yere…

 

Ne olacak peki bütün bu kabuklar çekirdekler, sararmış yapraklar, artık yemekler ve ekmekler? Haydi hepsi aynı torbaya ve hepsi çöpe. Çöp kovası doldu. Boşaltılmazsa kokmaya başlayacak. Al torbayı doğru, çöp bidonuna. İçi doluysa bırakıver kıyısına. Bazılarına pencereden atmak, kimse görmeden apartman girişine bırakıvermek daha kolay gelir.

 

Çöpler genellikle, karışık biçimde torbalara doldurulup, düzensiz biçimde bidonlara bırakılır. Bidonlara bırakılan çöpleri önce kediler köpekler, daha sonra, el arabalı at arabalı “Yeniden kazanım ekipleri durumundaki çöp toplayan çocuklar!” karıştırır. İşe yarayanlar alınır gerisi çevreye saçılır. Sonra sıkıştırmalı çöp kamyonları gelir. Alınan alınır, kalanları rüzgar çevreye uçurur. Al sana çevre kirliliği, al sana kara sineklerin üreyeceği ortam. Al sana çekilmez bir koku…

 

Çöp bidonlarındaki çöpleri alan sıkıştırmalı çöp kamyonları, çöplerin sularını akıta, akıta çöplüğün yolunu tutarlar. Kamyonlarla gelen çöpler Sipil Dağı’nın kuzeye bakan yamacındaki Şahin Deresinin ağzına dökülürdü eskiden.

Kırk yıldır mı desem elli yıldır mı desem Şahin Deresinin ağzına dökülen çöplerin yüksekliği sanırım kırk elli metreyi bulmuştur. Zaman, zaman yangınlar çıkardı  çöplükte, doğudan esen rüzgar dumanları kentin üstüne taşırdı. Yananlar plastik torbalardır. Kimyasal atıklardır. Kısacası kanserojendir hepside. Rüzgarla kentimizin üstüne gelirdi, aşımıza ekmeğimize havamıza karışırdı. Çöplükten alevler yükselirdi zaman zaman. Yangın Sipil Dağını tehdit ederdi. Helikopterler uçaklar gelir yangın söndürülürdü. Bende olanları yazardım bıkmadan usanmadan.

 

Çıkan yangınların hesabı tutulmazdı. Bilinirdi çöplerin altında metan gazının oluştuğu, her an patlayabileceği bilinir de hiçbir önlem alınmazdı..,

 

Çöplüğün kıyısına gecekondular yapılırdı. Mahalleler kurulur. Sadece kentimizde değil, nedense bu ülkemizin her yerinde hep böyle olurdu!..

 

Mutfağımızdan çıkan çöp, hiçbir ayrıma tabi tutulmadan torbalara doldurulup genellikle çöp  bidonlarına içine değil kıyısına bırakılır. Çöp bidonlarını yanarken görmek alışılmış manzaralardandır. Sadece bu değil, çöp bidonlarını karıştıran çocuklarda, çöplüklerde ekmek arayan kadınlarda, bidonlara girip çıkan kedilerde, sahipsiz sokak köpekleri de alışılmış manzaralardandı kentimizde…

 

Çöp deyip geçmeyin. Çöpü değerlendiren, geri kazanan, çöpsüz çöplüksüz kentler kuran ülkelerde var.

Çöp deyip geçmeyin. Hepimizin evimizden çıkan çöpler geride kazanılabilir, sorun da olabilir. Bizim ülkemizde çöp sorundur. Kente yaşayan insanlar içinde belediyeler içinde sorundur. Hem de öncelikli bir sorundur.

İstemeyip attığımız çöp, gün gelir dağın eteğinde patlamayı bekleyen bir bomba olur. Ve bir gün patlar. 28 Nisan 1993 Çarşamba günü İstanbul, Ümraniye Hekimbaşı çöplüğü patlamadı mı? Altında kadınlarımız çocuklarımız can vermedi mi?

28 Nisan 1993 Çarşamba günü, saat 10.00 sıralarında Ümraniye Çöplüğü patladı. Ve çöp sorunu ülke gündemine geldi.

 

Gündemimizi felaketler oluşturuyor. Depremi de, 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşadığımız büyük felaket sonrasında gündemimize aldık. Alınacak önlemleri felaket sonrasında tartışmaya başladık. Depremi deprem sonrasında değil, deprem olmadan tartışıp önlemler alabilseydik, bu denli büyük kayıplar vermeyebilirdik.

Depremi de önlemleri de çok kısa sürede unuttuk. Şimdi depremi gündemimize alabilmek için sanırım yine büyük bir deprem beklenecek. 

 

Çöp sorununda da depremde olduğu gibi oldu. Çöp ülke gündemine 28 Nisan 1993 tarihinde yaşanılan büyük çöplük patlamasıyla gündeme geldi.

 

29 Nisan 1993 tarihli gazetelerin tümünün birinci sayfaları “Çöplük faciası”na ayrılmıştı. Çöpü yeniden gündeme getirmek için 28 Nisan 1993’ü anımsamak, anımsatmak gerekiyor. Bunun için 29 Nisan 1993 tarihli gazetelere bakmak yeterli olacaktır.

 

 

29 Nisan 1993 tarihli Milliyet Gazetesine bakıyorum: Manşet “Çöplük Patlaması” Manşetin altında iki alt başlık var: “Ümraniye çöplüğü bomba gibi patladı; evler insanlar çöp dağının altında kaldı.”  “Facia sorumsuzluğun son örneği… Yıllar süren uyarıları kimse dikkate almadı.” Çöplük patlamasına ilişkin büyük fotoğraflar var birinci sayfada. Fotoğraf altı yazılar fotoğraflardaki faciayı anlatmaya yetmiyor. “Ümraniye”yi allak bullak  eden facia sonrası çöplük ana baba gününe döndü. Çarpık kentleşmenin sonucu çevrede bir utanç abidesi gibi duran çöp dağları evleri yuttu, insanları boğdu. Faciadan kurtulanlar elleriyle çöpleri kazıp yakınlarını kurtarmaya çalıştılar.”  Bir diğer fotoğrafın altında da “ Bomba Çöplük. İşte insanlara mezar olan çöplük. Metan gazının yol açtığı faciadan çıkan yangın sönmüş, ama dumanlar bir yas işareti gibi tütüyor. İnsanlar çaresiz göz yaşı döküyor. Hekimbaşı çöplüğü bir mezarlık sessizliği veriyor.” Ağıt yakan kadınlar fotoğrafının altında da “Ölüme bakış. Kadınlar ağıt yakıyor. Kadınlar çocuklara, babalara komşulara yanıyor. Kadınlar çocukları kucaklarında ölümü sessizce seyrediyor.” Milliyet Gazetesini okumayı sürdürüyoruz: “Bekleniyordu. Geliyorum diyen facia geldi. Patladı patlayacak denilen Ümraniye çöplüğü patladı ve en az 30 evle 70 kişiyi yuttu. Dün sabah 10.10 sıralarında çöp dağlarında oluşan metan gazı, kulakları sağır eden bir gürültüyle patladı. Patlamayla birlikte 200-300 metre kayan tonlarca çöp yığını, önüne gelen evleri altına aldı. Göz göre göre. Ümraniye çöplüğünün bir gün bu faciaya yol açabileceği uzun zamandır söyleniyor, yazılıyordu… 

Manisa’nın çöplüğünü de yıllardır yazıyor söylüyordum. Büyükşehir olmaya hazırlanan Manisa’nın çözümlenmesi gereken öncelikli sorunudur, çöp sorunu duyordum. Hiçbir kimse Manisa Çöplüğünün Manisa’ya ve görkemli Sipil Dağına yakıştığını söyleyemez.

Duyarlı bir yurttaş olarak, önce toplantılarda ve köşe yazılarında dile getirdim çöp sorununu. Çöplük patlayabilir diye yazdığımın ertesi günü çöplükte yangın çıktığı oldu. Daha sonra, Çöp Deyip Geçme isimli bir kitap yazdım. Manisa Kent Konseyi Başkanı olunca ilk çalışmamız Manisa Çöplüğü ve Manisa’da Katı Atıkların Geri Kazanımı Projesini hazırlayıp, Manisa Belediyesine sunmak oldu. Projemiz Manisa Belediye Meclisi tarafından oybirliği ile kabul edildi. Manisa’nın çöplük sorunu çözme konusunda kararlar alındı çalışmalar hazırlıklar yapıldı. Manisa kentinden toplanan çöpler, pimi çekilmiş bomba gibi duran Sipil Dağındaki çöplüğe dökülmemeli diyenler çoğaldı.

 

İstanbul Ümraniye çöplüğü, parklara bahçelere dönüştürüldü. Ankara Mamak çöplüğü yok artık ortada. Mamak çöplüğünün yerinde, bahçeler var. Sipil Dağındaki çöplükte güzelim Sipil Dağının güzel bir parçası durumuna gelebilir diyordum sürekli olarak.  Çöplerin yığıldığı yerden ağaçlar yükselebilir…

Önümüzdeki yerel yönetim seçimlerine katılacak adayların programlarında çöplük sorunu ilk sırayı almalı diyordum.  Adaylar, çöp sorununu nasıl çözeceklerini, çöpü nasıl geri kazanacaklarını inandırıcı biçimde anlatmalı. Manisa Çöp Sorununu çözen kent olmalı deyip duruyordum insanları bıktırırcasına. Ancak ben bıkmıyordum sorun sürekli olarak gündemde tutmaktan. Sonunda beklediğimiz oldu. Vahşi çöp depolama sorunu, Katı Atık Bertaraf tesisi kurularak ortadan kaldırıldı. Ardından yazdığım yazılarda Sayın Cengiz Ergün’e teşekkürlerimi tekrarlayıp durdum. Çünkü Manisa’da Spil Dağının kuzey doğusundaki, Şahin Deresi Ağzında çöp depolama işine son verilerek Manisa tarihine not düşülmüş oldu… 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle bir hatırlatma yapmak istedim…

Geçmişi unutmamamız güzel işler yapanları da alkışlamamız gerekiyor.

Katı Atık Bertaraf Tesisinin ardından, Manisa Atıksu Arıtma tesisinin yapımı gerçekleştirildi. Bunu da çevre gününde hatırlatmak istiyorum.

Manisa Büyükşehir Belediyesinin çevreye gösterdiği duyarlılığın olumlu sonuçlarını ardı ardına görmeye başladık.

 

Ben Gediz nehrinin de temiz aktığını içinde balıkların yüzdüğünü görmek istiyorum.

Bizim yaştakiler bilirler, biz Gediz Nehrinde balık avlardık.

 

Manisa Büyükşehir Belediyesi gibi, Gediz kıyısındaki tüm yerleşimler atık su arıtma tesislerini kurduklarında, Gediz temiz akmaya başlayacak ve içinde balıklar yaşayacaktır…

 

Gediz nehrinin temizlenmesi için Gediz’in geçtiği tüm yerleşimlerin bir araya gelmesini projeler yapılmasını öneriyorum. Ben 76 yaşında olmama karşın benimle yola çıkacak bir ekiple Gediz Nehrinin kaynağından Gediz’in denize döküldüğü yere kadar yürüyüp kirlilik kaynaklarını saptama ve bunu tüm dünyaya duyurma işine varım. Çok değil 4-5 kişi bunu başarabiliriz. Çalışmamızı belgesel haline getirip, Gediz’in temizlenmesini etkin biçimde gündeme taşırız.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın