Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

“İNSAN KADERİNDEN KAÇARKEN KADERİNE KOŞAR”

Bu yıl Troya’nın, Unesco Dünya Kültür Mirasına girişinin 20. Yılı nedeni ile Troya yılı ilan edildi. Anadolu toprakları, ne çok zenginlikler barındırıyor bağrında. Troya İlyada’da geçen büyüleyici bir efsaneydi, tatlı bir masal… Ta ki, Homeros hayranı Schliemann, İlyada eserini inceleyip, bu yerin Çanakkale Hisarlık civarı olduğunu tahmin edene ve burada çalışmaları başlatana kadar.

İlyada destanındaki Troya, Euripides (Yunan Trajedi yazarı) Goethe (Alman yazar) kadar birçok esere konu olduğu gibi, Büyük İskender, Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk gibi birçok büyük tarihi liderin de ilgisini çekmiştir. Hatta İstanbul’un fethi sonrasında Fatih Sultan Mehmet ile Kurtuluş Savaşı sonrası Mustafa Kemal Atatürk’ün “Troya’nın öcü alındı” veya “Hektor’un öcünü aldık” dedikleri rivayet edilir.

Truva Savaşı Akhalılarla, Anadolulu Troyalılar arasında geçer. Ancak, Akhalı, Spartalı, Teselyalı, Troyalı hatta Amazon Kraliçesi dahi can vermiştir. Savaşın sebebi olarak görünen Paris, diğer adı ile Alexandros Troya kralı Priamos ve karısı Hekabe’nin küçük oğludur.

Paris doğmadan önce annesi, rüyasında; karnından çıkan bir alevin, Troya surlarını sardığını ve bütün şehri yaktığını görür. Kâhinler doğacak çocuğun şehre yıkım getireceğini söylerler. Bunun üzerine Paris doğunca ölmesi için, İda dağına bırakılır. Dişi bir ayı onu emzirmiş, daha sonra onu bulan bir çoban da evine götürmüştür. Çoban, cesur, güçlü, yetenekli bu çocuğa “Koruyucu” anlamına gelen “Aleksandros” adını takmıştır.

Zaman geçer, Aleksandros genç bir delikanlı olur. O sırada, Olympos’ta bir düğün olmaktadır. Nifak Tanrıçası Eris ise ortalığı karıştırmasın diye tedbir olarak düğüne çağrılmaz. Pitia Kralı Peleus ile Deniz Tanrıçası Thetis’in düğününe çağrılmayan Eris kızar. Düğünün ortasına bir altın elma atar. Elmanın üzerinde “en güzeline” yazmaktadır. Zeus en güzeli belirlemesi için hakem olarak, İda da yaşayan Paris’i seçer. Bu görev, dağlarda çoban olarak yaşayan Paris’in ve sonrasında Troya’nın kaderini belirleyecektir.

Bilinen ilk güzellik yarışmasındaki adaylar: Hera, Athena ve Afrodit’tir. Her biri kendisini seçmesi için Paris’e bir vaatte bulunur. Hera “Asya Krallığını”, Athena “Sonsuz akıl ve başarıyı” Afrodit ise “Spartalı Helena’nın aşkını”  altın elma karşılılık sunacaklarını söylerler. Her bir Tanrıça ile tek tek görüşen, Paris, Afroditi seçer. Yarışmanın galibi olarak, Afrodit altın elmayı alır.

Troya Kralı Priamos ölen oğlunun şerefine her yıl tören düzenlemektedir. Boğa yarışı için İda dağından boğa getirilmesi emrini verir. Bunu gören Paris de bu yarışmaya katılmak ister. Çoban babası ne yapsa onun Troya’ya gitmesine engel olamaz. Yarışmalardan galip çıkan Paris’in kimliği ifşa olur en sonunda. Kâhinler onun şehrin geleceği için ölmesi gerektiğini söyleseler de, kral, yıllar sonra ortaya çıkan oğlunu büyük bir sevinçle,  bağrına basar.

Bir süre sonra Spartayı ziyaret eden Paris burada Helena ile karşılaşır. Agamemnon’un kardeşi Menelaos ile evlidir güzeller güzeli Helen. Ancak Tanrıça Afrodit sözünü tutmuştur. Paris’in Helena’ya aşkı karşılıksız kalmamıştır. Meneleos’un Girit’e yola çıkmasını fırsat bilen Paris, Helena’yı kaçırır. 10 yıl kadar süren ve içinde birbirinden etkileyici hikâyeler, kahramanlar ve kahramanlıklarla dolu olan Troya savaşı böylelikle başlamış olur…

Mitolojilerin bazıları tarihsel gerçeklere dayalıdır. Geçmişte Çanakkale’de böylesine büyük bir savaş yaşandığının bulguları vardır.  Troya savaşında birçok kahraman onurlu duruşları, değerlerle hareket etmesi ile geleceğe kıymetli bir miras bırakırlar.( Bazen bazı toprakların da yazgısı vardır. Binlerce yıl sonra Çanakkale toprakları her santimetre karesine kadar, birçok kahramanı kucaklar)

Her bir mitos, içinde çok katmanlı mesajlar barındırır. Paris’in doğumundan önce söylenmiş kehanet tüm çabaya rağmen kendini gerçekleştirir. Usta Şifu’nun dediği gibi “İnsan kaderinden kaçarken kaderine koşar”  Hayatlarımız bizim göremediğimiz görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Her tutumuz, kararımız, yönümüz bir başka şeyi tetikleyen olaylara sebebiyet verir. Bir şey her şeyi etkiler. Ne önemi var ki diye düşündüğümüz basit şeyler bile… Ancak kaderde yazılı kaçınılmaz olarak karşımıza çıkan olaya, duruma ne yanıt verdiğimiz bizim kim olduğumuz ile ilişkilidir. Her ne olursa olsun adaleti ve onuru korumak, en zor anda değerlerle hareket edebilmek pek kolay bir seçim değildir. Bu zor seçim, yapabilene ödülünü mutlaka verir. Değerimizi, asaletimizi, asıl belirleyen ise ne adına hareket ettiğimizdir.

 

Emel Eva Tokuyan

Facebook Yorum

Yorum Yazın