Nezih Varol

Nezih Varol

Mail: nezih.varol@hotmail.com

İKİ UCU GLOBAL DEĞNEK

Peki, Küresel ne demek? Küre ile ilgili olan.

Bizim ilgi alanımıza giren küre ‘Yerküre’ olduğuna göre, globalleşmeyi de burada arayacağız.

Giderek artan bir hızda dünyayı kuşatan bir akım olan globalleşme; birbirleriyle mal işlemleri, çeşitliliği, değer artışları, hizmetler, uluslararası sermaye akımları, teknolojinin çok hızlı ve yaygın bir şekilde yükselmesi ve bu sayılanların ülkeler arasında giderek serbestleşmesi sayesinde ekonomik gelişmeyi ifade eder (IMF World Economic Outlook 1997).

Ayrıca globalleşme; dünyada birçok ekonomik, finansal, politik, ulusal güvenlik, çevresel, sosyal, kültürel ve ulusal eyaletler arası teknolojik bağlantılar, piyasalar ve bireyler yoluyla kıtalararası mesafeleri birbirine bağlayan bir ağ olarak tanımlanmaktadır (KEOHANE and NYE; FRIEDMAN).

Veya William GREIDER tarafından yapılan daha içsel ve tasviri bir şekilde globalleşme şöyle:

“Globalleşme, harikulade bir makineye benzer. İmha ettiklerinin karşılığını alır. Modern ziraatin makineleri gibi büyük ve hareketlidir. Fakat çok karmaşık ve güçlüdür. Koşarcasına sahalar açar ve sınırları önemsemez. Hareketlilik devam ettiğinden, makine, arkasında büyük tahribat izleri bırakırken, aynı zamanda büyük miktardaki refah ve zenginliği beraberinde getirmektedir. Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmaktadır. Fakat direksiyonda kimse yoktur. Hızını ve yönünü kontrol eden bir iç dinamiği veya direksiyonu olmayan bir makine... Olabildiğince özgür ve de sınırsız... Bu durum temelde onun kendi içsel istekleriyle yönlendirilmiş gelişme hareketi tarafından sürdürülmektedir. Makine, dünyayı yeniden yapılandıran, kendi kendine işleyen, bir ekonomik sistem draması oluşturan, zorunlu global endüstriyel devrimin zorunlulukları tarafından yönetilen modern kapitalizmdir”.

İşler düne kadar böyleydi ama bugün küresel piyasalarda 'Doktor Kıyamet' olarak bilinen ünlü yatırımcı Mark Faber ortaya çıktı ve dedi ki; "Merkez bankaları global sosyalizm yaratacaklar".

Ünlü yatırımcı Faber, dünya genelinde merkez bankalarının tüm finansal varlıkları hükümetlerin ellerine sunan bir strateji izlediklerini öne sürdü.

Merkez bankası politikalarının özellikle Japonya'da kamu borcunu parasallaştırmakta olduğunu savunan Faber, global merkez bankalarının varlık alımlarının ekonomileri canlandırmakta işe yaramadıklarını, ancak artmaya devam edeceklerini öngördüğünü söyledi.

“Hükümetler her şeyin sahibi olacak” diyen Faber şu yorumu da yaptı:

“Merkez Bankaları varlık alımlarının işe yaramasıyla ilgilenmiyorlar, kendi prestijleri ile ilgileniyorlar. İşe yaramasa da bu ilacı artırmaya devam edecekler. Er ya da geç tüm devlet tahvillerini alacaklar, tüm şirket tahvillerini, tüm hisse senetlerini alacaklar. Konut piyasası çöktükten sonra tüm evleri satın alacaklar ve hükümetler her şeyin sahibi olacaklar. Bu sosyalizme giden yol" dedi.

Sosyal medyada globalleşme ve küreselleşme üzerine sörf yaparken bir de Komite Dergisi adlı sayfada ‘Sosyalizm ideali küresel olarak canlanmalı’ başlıklı bir makaleye rastladım.

“Bugün tüm dünyada küresel kapitalist sisteme ve onun liberal bireyci ve kozmopolit değerlerine karşı geniş bir kitle tepkisi var. Bu tepki kendisini sistem karşıtlığından ziyade sistemin taşıyıcısı olan seçkinlere karşı bir reaksiyon olarak ortaya koyuyor” diye başlayan yazıda ilginç görüşler yer alıyor. Bazıları şöyle:

“Sosyalizm ideali bugün ya bu sol popülistlerin söylem sandukasında diplerde bir yerde ya da ahali arasında etkisi solda sıfır olan kimi propaganda gruplarının yayınlarında; kısacası bitkisel hayatta yaşıyor”.

“Bugün elimizde iki binli yılların başının modası olan ‘iktidar olmadan dünyayı değiştirmek’ sahte ideali bile yok. Küresel kapitalist sisteme ve onun liberal bireyci ve kozmopolit değerlerine karşı halk öfkesi, devlet yokmuş ya da kişisel irade ile kapitalist toplumsal formasyonun dışına çıkılabilirmiş gibi yapan bu sahte radikalliklerin zeminini berhava etti. Belki de böylesi daha iyi, bu saçmalıklar en temel nedenler arasında sayılamasa bile bugünkü halimizin müsebbiplerindendir”.

“Sosyalizm idealini yeniden güncel kılmalı, proletarya devrimciliğini halk arasında gerçek bir hareket olarak örgütlemeliyiz... Küresel neoliberal hegemonyanın ilerici yönleri dahil tüm yönleriyle ilişkimizi koparmalıyız, halkın öfkesiyle buluşmanın başka yolu yok”.

Ee, ne yani! Ne anladık bunca hikayeden?

Şunu anladık; kapitalizm ve sosyalizm savaşı önümüzdeki yüzyılda belirgin hale gelecek.

Globalleşme toplumların iki kutuplu olma halini ortadan kaldırmayacağı gibi uçlar daha da keskinleşecek.

Kapitalistler doğayı tamamen yok etme noktasına geldiklerinde hem onlar, hem de sömürge toplumları için sosyalist ekonomik model mecburi istikamet olacak ve yerkürenin yaraları yeniden sarılmaya başlanacak.

Eğer kapitalistler geride yaraları kapanmayacak bir yerküre bırakırlarsa, insanoğlunun ortak akılda ve paylaşımda birleştiği sosyalizmin ve savunucusu sosyalistlerin de gezegeni kurtarma şansı kalmayacak.

Yerküre, global bir mezarlığa dönecek.

Facebook Yorum

Yorum Yazın