Nezih Varol

Nezih Varol

Mail: nezih.varol@hotmail.com

HIRSIZ

Türkiye’de geçmiş yıllarda gözlenen hırsızlık olayları bugüne göre oldukça azdı.

 

 

Bugün en çok işlenen suç ‘Hırsızlık’ olarak karşımıza çıkıyor.

 

2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre ceza infaz kurumlarında bulunan kişi sayısı, geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 10,1 artarak 158 bin 690 olarak gerçekleşmiş ve en çok işlenen suçun hırsızlık olduğu gözlenmiş.

 

Bir başka araştırmaya göre dünya üzerinde perakende hırsızlığı 2016’da rekora koşarken, bu rakam Türkiye’de 2,1 milyar dolardan yüzde 25’lik artışla 2,5 milyar dolara çıkmış. Mağaza ve süpermarketlerde en çok çalınan ürünler ise kazak ve et mamulleri ürünleri olmuş.

 

Yakın zamanda yapılan bir başka araştırma ise Türkiye’de hırsızlığın 1’inci sıraya yerleşen suç türü olduğunu bir kez daha ortaya koymuş.

 

Araştırma sonucuna göre hırsızlık olayları 2008-2017 yılları arasında yüzde 140’ın üzerinde artış göstermiş ve Türkiye’de saatte 11 ev ve 6 iş yerinin soyulduğu ortaya çıkmış.

 

Tabi bu kadar hırsızın olduğu bir ülkede sınav sorularının çalınmasına, hak etmeyenlerin üniversitelerin iyi bölümlerini hile ile kazanmasına, bugün başımıza hakim, savcı, asker, polis, doktor, mühendis, öğretmen olarak gelmesine şaşırmamak gerekir.

 

Kilosu 1 lira olan domatesin akşamdan sabaha 8 liraya, 5 kilosu 3 lira olan patatesin sabahtan öğleye 20 liraya fırlamasına da şaşırmamak gerekir.  

 

Ortaya atılan bir iddiaya göre Devlet tarafından yürütülen şans oyunlarında -buna oynattırılan kumar da diyebiliriz- ortada biriken milyonlarca liranın hileli çekilişlerle istenen kişilere çıkarılmasına da şaşırmamak gerekir.

 

Dahası da var; Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yere göğe sığdıramayıp, çok fazla değer verip saraylarda ağırladığı muhtarların, hayvan bağlansa durmayacak metruk binalarda, beş kişilik bir ailenin sıkışarak ikamet ettiği 50 metrekarelik dairelerde oy avcılığı uğruna yüzlerce kişiyi yaşıyormuş gibi göstermesine de şaşırmamak gerekir.

 

Halılar çalınmasın diye cami kapılarının zincirlendiği, cami kapısı önünde durması gereken ayakkabılar çalınmasın diye de ceket iç ceplerinin kullanıldığı bir ülkede artık hiç bir hırsızlık olayına şaşırmamak gerekir.

 

Geçmişte yaşamış bir başbakanın, “Benim memurum işini bilir” demesinin ardından anlamı kalmadı ne kul hakkının, ne de emek ve alın terinin.

 

O’ndan yıllar önce yaşamış bir vatan şairi Nazım’ın dizeleri ise şöyledir;

 

“insan olan vatanını satar mı? Suyun içip ekmeğini yediniz.

 

Dünyada vatandan aziz şey var mı? Beyler bu vatana nasıl kıydınız?

 

Eli kolu zincirlere vurulmuş, vatan çırılçıplak yere serilmiş.

 

Oturmuş göğsüne teksaslı çavuş, beyler bu vatana nasıl kıydınız?”

 

 

 

 

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın