Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

HAYATIN İÇİNDEN

Pencereden ağaçlar, kuşlar, mekânlar hızla kayıp gidiyordu. Yaşadığımız tüm anlar gibi durmaksızın. Sadece gözlemci ve tanıktınız tüm akan renk ve şekil değiştiren şeylere; belki de çoğu sefer hayatın içinde olduğu gibi. Kim bilir hangi kaygılarla, koşturmalarla, olabilen ve oldurulamayan bir sürü şeyle dolu, yorgun bir günün kapanışı her yaştan kişinin yüzünden, duruşundan okunuyordu. Birazdan tatlı bir keman ezgisi duyulmaya başladı. Kemanın yumuşak ezgileri, trenin içinde dalga dalga yayıldıkça; yorgun yüzleri yumuşattı. Huzurlu dingin bir ifadeyle sarıp sarmaladı. Sanki hafifçe ruha dokunan notalar, günün omuzlara yüklediği tüm ağırlığı bir yana bırakarak taze bir bakış edinilmesini de sağlamıştı.

Kimdi çalan? Merakla bakındım etrafa. On üç, on dört yaşlarında okul forması üzerinde, sırt çantası omuzlarında asılı beyaz, yuvarlak yüzlü bir genç adamdı. Kemanın kutusunu hemen ayaklarının dibine koymuştu. Büyük bir ciddiyetle sanki dünyada sadece kendisi ve kemanı varmışçasına bütün kalbiyle çalıyordu. Belki de bu yüzden onu dinlemek hepimize iyi gelmişti. Kalple yapılan her bir şey mutlaka kalplere ulaşıyordu. Sevdiğim eski bir şarkıyı çaldığında usulca söyledim sadece kendi duyabileceğim bir sesle. Birazdan toparlandı. Aynı durakta inmiştik.

Mütebessim bakıştık: “Tebrik ederim” dedim. Sanatla temas edenlerin her zaman teşvik ve takdir edilmesi gerektiğine inanırım her nerede ve nasıl olurlarsa… “Teşekkür ederim. Müzikle mi uğraşıyorsunuz. Çalarken çok içten baktınız” dedi, genç adam. Büyüklere özgü bir güven, rahatlık ve sakinlikle konuşuyordu. “Hayır dedim ama bir zamanlar epey zaman ayırmıştım. Farklı bir meslek seçtim” Çok eskiden kulaktan bir iki çalgıyı çalabildiğimi ama sonra bıraktığımı, artık pek zaman ayıramadığımı söyledim. “Ben de farklı bir meslek seçtim Çocuk gelişimi bölümü okuyorum lisede ama keman da çalıyorum. Kendi kendime öğrendim. Kimse öğretmedi.” “Çaldığın bir parçayı çok severim. Mırıldanarak eşlik ettim.” “Keşke yüksek sesle söyleseydiniz. Renk katardınız” “Sanırım bu konuda cesur değilim” “Bence müziğe zaman ayırın. Çok isterseniz yaparsınız. Karar verirseniz zaman bulunur” Duyduklarımdan şaşkın ve mutlu bir gülümseme ile yanıt verdim “Haklısın. Karar verirsek yaparız” Sonra vedalaşarak ayrıldık.

Yarını bu genç adam gibi akıllı, sanatsal duyarlılığa sahip, kendine güvenen ve ifade edebilen kişilere bırakıyor olmak içimi umutla doldurdu. Umduğumdan da fazla sayıda olmaları ne harika olurdu. Aynı zamanda hayat görmeyi, duymayı, öğrenmeyi seçiyorsak sayısız öğretmenle dolu. Bu öğretmenlerin hangi yolla sizinle konuşacağı konusunda ise hayat inanılmaz derecede yaratıcı. Ve hayatı tercihlerimizle yönlendiriyoruz. Neyi seçiyoruz? Neyi bırakıyoruz? Esasında hayallerimizle aramızda çok az gerçek, bolca varsayımsal engellerimiz var. Genç yaşta bu gerçeği anlamış küçük arkadaşımın da dediği gibi : “Karar verirsek yaparız!”

Facebook Yorum

Yorum Yazın