Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

FELEĞİN ÇEMBERİNDEN GEÇTİK 

Bu hayatı ben mi seçtim? Her birimiz yaşamın bir anında, en çok da karşılaştığımız durumlara verecek yanıtımızın olmadığını düşündüğümüz, tıkandığımız zamanlarda bu soruyu sorarız ve bu hayatı seçmediğimizi düşünürüz. Cinsiyetimiz, ailemiz, doğduğumuz zaman dilimi ve coğrafyayı… biz mi seçtik? Biz seçseydik eğer bu günkü aklımızla ,başka bir olasılıkla ne kadar rahat, mutlu, sağlıklı,… vb olabileceğimizi düşleriz. Başka yaşam, başka olasılıklar olabilir mi? Sorusunu bize sorduran,  o an için bize çözülmez gereken durumdan kaçıp kurtulma isteğidir. Buna karşın bize kolay gibi görünen hangi hayatı seçmiş olursak olalım her birinin içinde tam da bize aynı şeyi düşündürecek bir düğüm noktasına geleceğimiz kaçınılmazdır. Her bir hayat kendi içinde şanslar, kolaylıklar barındırdığı gibi aşılması gereken çukurlar ve çukurları aşmak için anahtarlar da taşır. 

Bu hayatı ben mi seçtin? Bu sorunun yanıtını vermek oldukça güçtür. Eski kadim metinlere kulak verirsek eğer; onlar insanın neden-sonuç yasası ile işleyen bir yolda eski bir yolcu oluşundan ve kendi seçimleri doğrultusunda ilerlediğinden bahseder. Platon, Devlet kitabının onuncusunda  “Er” mitosunu anlatır. Mitosa göre; Er bir savaşta cephede ölmüştür, on gün sonra cesedi bulunduğunda bozulmamış olduğu görülür. Ateş hazırlanır ve yakılmak için üzerine konduğunda birden uyanır. Er başından geçenleri anlatmaya başlar. Bütün ruhların öldükten sonra bir çayırda toplandığını, yedinci günün sonunda saf, parlak ışıklı bir mekâna gelindiğini anlatır. Işıklı gökyüzü devinerek çatıyı tutmaktadır. Işığın ortasında zincirler asılıdır. Zincirlerin uçlarında da kaderin tekerliğini döndüren kirmen bulunmaktadır. Çelikten yapılmış bu kirmenler küreleri yörüngelerinde döndürmektedir. Üstten bakıldığında iç içe görünen yedi çember kendine özgü bir nota çıkararak dönüp durmaktadır. Hepsi birleşerek ahenkli bir ezgi oluşturmaktadır. Bu çemberlerin üzerinde beyaz giysileriyle kader tanrıçaları Morıa’lar oturmaktadır. Morıalar üç tanedir: Lakhesis(geçmiş), Klotho(bugün), Atropos(yarın). Klotho en dıştaki çemberi, Atropos en içteki çemberi, Lakhesis ise her iki çemberi çevirmektedir. 

Ruh olası yaşamların önüne gelir. İstediği yaşamı seçmekte özgürdür. Seçtiği hayat ile Lakhesis’in huzuruna çıkar. Lakhesis, ruha seçtiği yaşamda onu koruyup gözetecek bir melek verir yaşam ipliğini eğirip dokumaya başlar.  

Ruh koruyucu ruhu ile birlikte Klotho’nun huzuruna gider bu sefer. Klotho eğirdiği kirmenle yeni yaşamı ve koruyucu meleğini ruha bağlar. Atropos ise ruhun bağlandığı yaşamı, kaderi çözülmez hale getirir. Ölüm anını ve şeklini mühürler. 

Yaşamlarını seçen, çemberlerden geçmiş ruhlar, unutuş ırmağının kıyısına gelirler ve buradan içerek yeni hayatlarına ve edinecekleri tecrübelere doğru yol alırlar. Er’in ise gördüklerini anlatması için unutuş ırmağının suyundan içmesine izin verilmez. Yakılmak üzereyken aniden dirilir ve yaşadıklarını anlatmaya başlar. * 

Bu ve benzer eski metinlerin anlatımlarına göre hayatlarımızı bizler seçiyoruz. Alacağımız dersler, öğrendiklerimiz ve öğretebileceklerimiz kendi seçimimiz. Aklımızın erdiğince yaptığımız tercihlerle buraya gelişimizden, kendimizden başka kimi sorumlu tutabiliriz? Daha iyisini istiyorsak, bizden başka kim inşa edebilir? İç kayıtlarımızda yazılı olana ulaşmak için biz yürümezsek kim bizi kendimize götürebilir? Geriye tek soru kalıyor: Neye sahip olduğun değil, onunla ne yaptığın önemli olan. Soluk aldığımız her anı onurlandırmak bizim elimizde…Amor Fati!Amor Fati!Amor Fati! 

Emel Eva Tokuyan 

 

*Mitosu olabildiğince sade, özet vermeye çalıştım. İlgililere, tam metini okumalarını öneririm. Platon, Devlet Kitabı-10. Kitap, Er Mitosu

Makale Yorumları

  • Hıdır Şahin21-11-2020 07:51

    Yine harika bir yazı. Teşekkür ederiz.

Facebook Yorum

Yorum Yazın