Mustafa Pala

Mustafa Pala

Mail: pala.mustafa@gmail.com

ETKİN YURTTAŞ

Sorunlarla yaşamayı bizim kadar kolay, hızlı öğrenen ve kaderimiz böyleymiş diyerek hemen kabullenen, bir başka toplum var mı bilemiyorum. Sorunlarla yaşamayı hemen kolayca kabulleniveriyoruz. Sorunları çözmek yerine, sorunlarla yaşamanın yollarını öğrenmeye çalışıyoruz.

Altyapısı yetersiz kentlerde yaşamaya, hastane kapılarında beklemeye, maaş kuyruklarında ölmeye alışıveriyoruz. Kadercilik ciğerlerimize kadar işlemiş. Neredeyse kadercilik kaderimiz olmuş gibi.

İtiraz etmek, yanlışı söylemek ayıpmış gibi susuyoruz. Yaptığımızın doğru olup olmadığından çok “kim ne der?” sorusuna yanıt aramaya çalışıyoruz. “Kim ne derse desin yaptığım doğru olduğu için yapıyorum.” deme cesaretini gösteremiyoruz. Sanki en büyük erdem susmakmış, konuşmak en büyük ayıpmış gibi, hep susuyoruz.

Bence susmayalım. Soran, soruşturan, araştıran, katılımcı yurttaşlar olalım. Sadece sorunlarımızı iletmekle yetinmeyelim, çözümler de önerelim.

“Bizde ne kadar demokrasi olabilir ?” sorusunun yanıtını çok aradım ve sonunda bulduğumu sanıyorum. Bizde demokrasi ancak ülkeyi yönetmek için kurulan siyasi partilerimizde olduğu kadar olabilir. Kendi bulduğum yanıta kendim üzüldüm. Çünkü Siyasi Partilerimizin tümü, parti içi demokrasiden sınıfta kalır.

Demokrasi savunucusu siyasi partilere bakın, onlarda ne kadar demokrasi varsa, ülkede ancak o kadar demokrasi olur. Siyasi partilerin üyeleri kendi partilerinde parti içi demokrasinin güçlenmesi için ne kadar çalışıyorlarsa, yurttaşlar da ülkedeki demokrasinin sorunlarının aşılması için o kadar çalışıyor. Yurttaş partilere karşı ilgisiz. Demokrasi konusunda da yurttaşlar olarak, üyesi olduğumuz STK’larda, Siyasi partilerde öneriler getirmeliyiz. İnanın hep birlikte istersek olur.

Umudumuz Sivil Toplumda diyoruz. Gerçekten öyle, Sivil Toplum gelişmeden, demokrasi gelişemeyecek. Sivil Toplum Örgütleri ile siyasi partilerin ilişkilerine bakın. Siyasi partiler etkileyebildikleri, yönetebildikleri sivil toplum örgütleri ile dayanışma içine giriyorlar. Akıl verenleri değil, emir alanları tercih ediyorlar. Eğer, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri de bir partiden milletvekili ya da yerel yönetici olmaya karar vermişse teslimiyetçilik orada başlayıveriyor. Bu noktadan sonra, sivil toplum örgütünün yöneticisi gibi değil, siyasi partinin emir almaya alışmış üyesi gibi davranmaya başlıyor...

Siyasi partilerimizde de, ülkemizde de tam demokrasi olmalı. Bunu, öncelikle yurttaş istemeli. Yaşadığımız dünyada, yaşadığımız çağda eksikli demokrasi ile yaşamak ayıp sayılıyor, biz bunu fark edemiyoruz. Yeter artık, eksikli demokrasi ile yaşamak yazgımız olmasın. Sesimizi yükseltmeliyiz. Katılım engelleri varsa onları aşmalı, yeni yöntemler geliştirmeliyiz.

Yaptığım iki çalışmayı örnek olarak paylaşmak istiyorum. Güzelyurt Mahallemizin bitişiğindeki OSB’ye ait arıtma tesisinin genişletileceği duyumunu alınca, bir platform oluşturmalıyız diyerek yakın arkadaşlarımla, komşularımla görüşmemin ardından “Güzelyurt Güzel Kalsın” adında bir facebook topluluk sayfası oluşturduk. Kısa sürede 80 bin takipçimiz oldu. Sonuç,  Arıtma Tesisinin büyütülmesi durduruldu. Kısa sürede amacımıza ulaştık. Aslında bu yetmez, konutların arasında kalan tesisin yerleşimin uzağına taşınması gerekir.

İkinci örnek, giderek azalan sularımızın tasarruflu kullanılması için başlatıp sürdürdüğümüz çalışmadır. “Su yoksa gelecek yok” başlıklı bir topluluk sayfası daha açtık. Çok kısa sürede hem belediyelerimizden hem de yurttaşlarımızdan çok güzel geri dönüşler aldık. Sayfamız kısa sürede 35 bin kişiye ulaştı. Bulduğum her ortamda bu konudaki önerilerimi paylaşmaya başladım. 2-3 haftadır konuyu, Radyo Hiraş’da Rıfat Uygur’la birlikte yapmakta olduğumuz Manisa’da Yaşam programında dile getiriyorum.

Çarşamba günü Etv’de Objektif Bakış programında Belgin Koçak’ın Manisa tv’de de Kent ve Ekonomi Programında Özgür Hancıoğlu’nun konuğu oldum. Benim için çok güzel geçen iki programda da su tasarrufu konusunu ve Obasya’da uygulayacağımız Obasya Ekolojik Yaşam Merkezi projemizi anlatma fırsatı buldum. Manisa’nın radyosu Radyo Hiraş’a ve Manisa’nın televizyonları Etv ve Manisa tv’ye yürekten teşekkür ediyorum. Manisalılar olarak, radyo ve televizyonlarımıza sahip çıkmalıyız. Onlar bizim gözümüz kulağımız. Onlar bizim sesimiz.

Manisa için, düşünce ve proje üretmeye, ürettiklerimi paylaşmaya devam edeceğim. Manisalılar olarak dayanışma başlatıp, sürdürelim. Ortak sorunlarımızı ortaklaşa çözelim.

Makale Yorumları

  • Emel Eva Tokuyan22-12-2020 13:13

    Tebrikler, güzel tespit ve öneriler.... sağolun varolun

Facebook Yorum

Yorum Yazın