Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

BEYAZ ŞOVALYE SENDROMU

Şu andan çok eski bir zamanda, onur ve iyilik için yaşayan şövalyeler varmış. Birlikte yaşayan bu şövalyeler her sabah gün doğumunda, kılıçlarının önünde diz çöküp Tanrı’ya şöyle dua ederlermiş: “Tanrım bu gün, insanlara yardım edebilmeyi, iyilikler yapabilmeyi, karanlığı yok ederek zafer kazanmayı diliyorum”  

Bu şövalye ruhu şimdiye masal kadar uzak olsa da, ortak insanlık hafızamızda hala temiz, değerli bir yere sahip. Ancak bir şey yerinde, zamanında, kararında iken yararlıyken, dengesi kaçtığında zarara dönüyor kuşkusuz. Yardım edebilmek, birinin acısını dindirmek, bir kişi çıkmaz sokakta olduğunu sanırken bir çıkış yolu göstermek çok değerlidir kuşkusuz. Yaramız olduğunda, hastayken bizi iyileştiren ilaçlar, doz aşımında ölüme sebebiyet veriyor. Bu açıdan bakarsak dozunda bir el uzatma, yardım alan ve veren açısından sağlıklıyken, doz aşımına uğradığında her iki tarafa da iyi gelmiyor, zehir etkisi yapıyor, ölümcül oluyor.

2015 yılında Berkeley Üniversitesi'nden Mary C. Lamia ve Psikologlar ve Marilyn J. Krieger tarafından tanımlanan “Beyaz Şövalye Sendromu” ise bu yardımın dozu kaçmış haline verilen isim.

 “Beyaz Şövalye Sendromu” na sahip kişi kimdir? Bu kişilerin kimi zaman travma dolu bir çocukluğu veya otoriter ebeveyni olmuş, sağlıklı sevgi dolu bir bağ kuramamış ve yaralı bir karakter. Kendi yaraları olduğu için yaralı karakterleri arayıp buluyor. Çözüm de çoğunlukla başarısız olsa da kimi zaman müdahaleye varan yardım etme dürtüsü ile hareket ediyor. Dışarıdan bakılınca, iyiliksever tutumların ardında sağlıksız bir bağ kurma, dengesiz duygusal tutum söz konusu. Toplumda çoğunlukla silik tipler. Düşük özgüvene sahipler ve bunu birine yardım etmeye çalışarak telafi etme girişiminde bulunuyorlar. Bağımlı duygusal ilişki kurarken diğer kişi için her şey olmak istiyorlar. Genellikle de yardım yaptıkları kişinin acısını ve açmazını çoğaltmaktan başka işe yaramıyor yaptıkları. Bu tür, sağlıksız ilişkiler, karşı cinsle olabildiği gibi, aile arasında ve kardeşler arasında da görülebiliyor. Bu dozu kaçmış kişiler ve ilişkiler fiziksel olarak öldürmese de başka planlarda ölüme benzer etki yaptığı açık kuşkusuz. Dileyenler bu sendromu ve çeşitliliğini araştırabilir kuşkusuz.

Hayatta ayırt edebilme erdemi hep ihtiyaç duyacağımız bir kavram. Gerçekten yardımı sağlıkla yapabilecek kişi, güce ve erdeme sahip kişidir. Sonrasında size borçlu hissettirmez. Gerçek yardım ve destekleme bizi güçlü kılar, özgür hissettirir. Bağımlı ve tutsak kılmaz. Kendine yeten, güçlü, iradeli, gerçek şövalye yardımı budur. Çakma Şövalye yardımı ise daha çok acıya ve karmaşaya götürür. Kendi yaralarını saramayan birinden, şifa beklemek anlamsızdır. Günleri birbirine bağlayıp giderken dozu kaçmış bizi zehirleyen ve bizim zehirlediğimiz insani ilişkilerimiz var mı, düşünmüyoruz. Kişileri koyduğumuz raflar var içimizde. Alışkanlıklarla günlük rutinimizi devam ettiriyoruz. Ta ki o çatlak bir yerden patlayıp, sorun olarak önümüze çıkana dek. Bazen yanlış anlamalarla ve anlamlarla dolu yıllar gelip geçmiş oluyor. Kurduğumuz bağlar, hangi zemin üzerinden ilerliyor. Sağlıklı bir temele, anlamlı bir değere sahip olmayan her bağ, çökmeye mahkûmdur. Ve çok sonradan fark edilen hataların, geçen zamanın telafisi pek de kolay olmuyor. Hep birlikte düşünelim istedim, bizim kurduğumuz ilişkiler hangi zemin üzerinde duruyor? Biz hangi role bürünüyoruz? Gerçeğine mi? Çakma Beyaz şövalyeye mi? Bunları masaya yatırıp düşünürken, ayırt edebilme erdemi hepimizle olsun!

Emel Eva Tokuyan

Facebook Yorum

Yorum Yazın