Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

BENİM YALNIZLIĞIM İNSANLARLA DOLU!

1883 yılında Prag’da doğdu. Altı çocuklu bir ailenin ilk çocuğuydu. Sert ve otoriter babasının üzerindeki baskısı, bu baskıya duyduğu nefret tüm yaşamını derinden etkiledi. Annesi ise ezik, silik bir kadındı. Kötü geçmiş çocukluğuna ise; Yahudi olduğu için Almanlar tarafından, Almanca konuştuğu içinse Çekler tarafından dışlanması eklendi. İki kardeşi çocukken öldüler. Üç kız kardeşi ise Nazi kamplarında gözlerini kapadı.

Babasının baskısı ile hukuk fakültesini bitirdi. Aynı zamanda edebiyat dersleri aldı. Dostları tarafından neşeli, hoş sohbet biri olarak tanımlanmış olmasına rağmen, kendisi yalnızlığının insanlarla dolu olduğunu söyledi. İki kez nişanlandığı Felice ile kavuşamamış olan Kafka, kendisine çok yakın hissettiği ve evli olan Milena ile yıllarca mektuplaştı. Eserleri, kendisi yaşarken çok ilgi görmemişti. Kafka en yakın arkadaşı Max Brod’dan kendisi öldükten sonra tüm eserlerinin, notlarının, mektuplarının yakılmasını vasiyet eder. Kendine güvensizliği onu bu karara itmiş olabilir, ancak Max onun son arzusunu yerine getirmediği için yaşarken yayınlamamış olduğu eserlerini de okuyabiliyoruz bu gün.

Genç yaşında ağır bir gribe yakalanıp ardından kanser olan Kafka, 41 yaşında hayata veda etti. Kendisinden sonra ölen anne ve babası da onun mezarının üzerine defnedildi. Tüm hayatında zorba babasının izlerini taşıyan Kafka için trajik bir durum bu kuşkusuz.

Yazımından bu yana yüz yıl geçmiş olmasına rağmen, sarsıcı gerçekleri metaforik bir dille aktardığı “Dönüşüm” kitabı olağanüstü olmasının yanı sıra kendi hayatını anlattığı bir hikayedir Kafka’nın. Otorite figürünün sorgulandığı, bireyin, toplumun, ilişkilerin, sistemin, kişinin değerinin ve sevginin sorgulandığı, yabancılaşmanın anlatıldığı bir kitaptır “Dönüşüm” Ayrıca çok katmanlı yapısı nedeni ile ayrıntılarda insan ruhunun karanlık dehlizlerine dair çok ipucu bırakılmıştır satırlar arasına.

Sigortacılık işi yaparak, ailesin borçlarını ödeyen ve ihtiyaçlarını karşılayan Gregor bir sabah uyandığında dev bir böceğe dönüşmüştür. Hikâyedeki baba figürü, kendi babası gibi sert otoriter bir babayken, anne de kendi annesi gibi edilgen bir kadındır. İşi aksattığı için kendisini aramaya gelen müdür karakteri ise katlanılmaz otoritenin devamı gibidir. Gregor, tüm hayatını ailesine adamış, kişisel hiçbir zamanı,  hatta kız arkadaşı bile olmayan kendisine ve hayata yabancılaşmış bir adamdır. Kısa süre sonra bitecek borçlardan sonra özgür olma hayali böceğe dönüşmesi ile son bulur. Ailesi şaşkına döner ve ne yapacaklarını bilemezler. Bir tek kız kardeşi onunla ilgilenmeye çalışır. Geçinebilmek için, ailedeki herkes çalışmak zorunda kalır.

Yaşanan birçok olay sonrasında kız kardeşi de, bu şekilde yaşayamayacaklarını ve ondan kurtulmaları gerektiğini söyler. Bu sözler, böceğe dönüşmüş Gregor Samsa’nın duyduğu son sözler olur. Sabah hizmetçi kadın onu ölü bulur. Ailenin üzerinden büyük bir yük kalkmış gibidir. Bir anda onu unutup, huzurla yeni bir hayatın planını yaparlar.

Belki o böceğe dönüştüğünde koşulsuz sevilebilseydi, varlığı kabul ve değer görseydi, böceklikten insana dönüşebilme imkânı olacaktı. Ancak en yakını olan ailesi başta olmak üzere, müdürü, iş arkadaşları ve patronu ona yıllarca böcek muamelesi yaparak bu sonu hazırlamışlardır. Değersizliği, bir nevi hiç oluşu, en sonunda öldüğünde kimse tarafından umursanmayıp, hizmetçi tarafından süpürülüp atıldığında mühürlenir.

Kitap böceğin ölümü ile son bulmuş olmasına rağmen, yüzyıldan fazladır canlılığını koruyan sorular, sorgulamalar ile ölümsüzleşir. Kafka bir böceğin hayalinin ardından en önemsediği şeyi sormakta gibidir: Samimiyet, adalet, özgürlük, birey olabilmek nerdedir?

Emel Eva Tokuyan

Facebook Yorum

Yorum Yazın