Mustafa Pala

Mustafa Pala

Mail: pala.mustafa@gmail.com

Atatürk...

Yine bir 10 Kasım.
Yine Atatürk var dilimizde ve yüreğimizde.

10 Kasım 2014 tarihli Posta Gazetesinin ilk sayfasına bakıyorum. Sayfanın tümü Atatürk'e ayrılmış. "Ölümünün 76. yılında, 76 milyon Atasını Minnetle Anıyor." cümlesini görüyorum. 76 milyon Atatürk'ü anlıyor ve anıyorsa, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıp aşmak sorun olmuyacaktır ülkemiz için. "Biz seni unutmak için sevmedik" diye yazılmış. Gerçekten öyle biz Atamızı unutmak için sevmedik. O'nun asaletini zarafetini ve bilgeliğini özledik. Dünya'da hiç bir toplum Atatürk gibi bir öndere sahip olamamıştır. Hiç bir toplum da önderini, bizim Atatürk'ü sevdiğimiz kadar sevmemiş ve ölümsüzleştirememiştir. Atatürk karşıtları Atatürk döneminde de vardı, şimdide var. yarın da olacaktır. Ama bu karşıtlar, gönüllerimizdeki Atatürk sevgisini bitirmek şöyle dursun daha da pekiştireceklerdir.

Hepimize düşen en büyük görev; Atatürk’ü ve en büyük eseri Cumhuriyet’i anlamaktır. Cumhuriyet’in değerlerini her koşulda korumak, Atatürkçü düşünceyi benimsemektir. Türkiye’yi aydınlık yarınlara taşımaktır. Ulusumuz, Yüce Atası’nın hedef olarak gösterdiğ bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunda ilerleyerek çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacak ve aşacaktır.

Türkiye Cumhuriyetinin eşit yurttaşları olarak, tüm dünyanın övgüsünü kazanan ölümsüz önderimizle ve O’nun kurduğu Cumhuriyet’le haklı olarak gurur duymalıyız. Kim ne derse desin, Ulusumuzun ışık kaynağı, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, aydınlık Türkiye’nin sembolü, büyük devrimci ve düşünce adamı Yüce Atatürk’ün yurttaşlarımızın gönlündeki erişilmez yeri hiçbir zaman değişmeyecektir. Bunun değişmesini beklemek ham hayaldir, abesle iştigaldir. Göreceksiniz Atatürk'ü unutturmak isteyenler kendileri unutulup gidecektir...

1923 yılında Cumhuriyetin ilanından 9 gün önce yayınlanan ve ülkemizde az bilinen  Atatürk'le yapılmış bir söyleşi geçti elime. Keşke söyleşinin tümünü aktarabilsem. Söyleşinin ilerleyen bir bölümünde Gazeteci İsaac F. Marcosson soruyor: "Sizin için devlet yönetiminde ideal neder? Başka bir deyişle, Pan-İslamizm ve Pan-Turanizm fikirlerine inanıyor musunuz? "Kısaca söyleyeyim" dedi. "Pan-İslamizm, din ortaklığına dayanan bir federasyon demekti. Pan-Turanizm ise, ırka dayanan aynı çeşit bir çaba ve ihtiras ortaklığını temsil ediyordu. Her ikisi de yanlıştı. Pan-İslamizm fikri, asırlar önce Viyana Kapılarında Türklerin Avrupa'da ulaştıkları en son noktada öldü. Pan-Turanizm de Doğu ovalarında mahvolup gitti. Bu hareketlerin ikiside yanlıştı; çünkü kuvvet ve emperyalizm anlamına gelen fetih fikrine dayanıyorlardı. Uzun yıllar emperyalizim Avrupa'ya hakim oldu. Ancak emperyalizm ölüme mahkumdur. Bunun cevabını, Almanya'nın,  Avusturya'nın, Rusya'nın ve geçmişteki Türkiye'nin yıkılışında bulursunuz. Demokrasi insan ırkının ümididir. Bir Türkün ve savaş için yetişmiş benim gibi bir askerin böyle konuşması size garip gelebilir. Oysa yeni Türkiye'nin temelindeki fikir aynen budur. Biz zor kullanma, fetih istemiyoruz. Yalnız bırakılmamızı ve kendi ekonmik ve siyasal kaderimizi kentimizin tayin etmesine müsade edilmesini istiyoruz. Yeni Türk Demokrasisinin tüm yapısı, bunun üzerine kuruludur."
Dediğim gibi keşke söyleşinin tümünü aktarabilseldim. Atatürk'ü anlamak geçmişi kavramak ve geleceği kurgulamaktır...

Facebook Yorum

Yorum Yazın