Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

İKAROS’UN DÜŞÜŞÜ

 

Günlük güneşlik bir hava.  Çiftçi tarlasını sürmekle meşgul, yüzü toprağa dönük. Hemen ardındaki çoban etrafındaki kuzular otlanırken yanındaki köpeğe vermiş nöbetçiliği ve asasına dayanıp dinlenmekte, Hemen deniz kıyısındaki balıkçı denize ağ atmakla meşgul. Açıktaki gemidekiler ise kendi işleriyle uğraşmakta. Daha da uzakta kıyıda minik şehir evlerinin yan yana dizildiğini sakin bir ışıkta yıkandığını görüyorsunuz.. Tabloya adını veren İKAROS ise tablonun en gözden kaçacak yerinde sol altta, suya batmış gövdesinden açıkta kalan bir çift bacak olarak resmedilmiş sadece. Bu kadar olağan hayat akışının olması ve İkaros’un düşerek denizde yok olmasının kimsenin dikkatini bile çekmiyor oluşu çok manidar. Ressamın İkaros’un kanatları ile gökte süzülüşünü değil de düşüşünü minicik bir alanda bir çift bacaktan ibaret resmetmesi de çok manidar.

Bilmeyenler için mitten bahsedecek olursak; Birbirinden bazı detaylarda ayrılan birkaç versiyonu olmakla birlikte ana hatlarıyla mit şu şekilde akıyor.  Daidalos (Elleriyle inşa eden- Daktilo kelimesi de bu kökenden gelmektedir.) . Daidolos’un Giritli bir kadından İkaros adında bir oğlu olmuştur. Minos krallığında yaşayan Daidolos, kralın isteği üzerine bir labirent yapmıştır. Kral kendine ihanet ettiği suçlaması ile Daidalos ve oğlu İkaros’u labirente attırır. Baba oğul bir süre çaresiz kalırlar orada. Sonra, hünerli Daidolos’un aklına bir fikir gelir: Buradan çıkabilmek için labirentin içine düşen kuş tüylerini toplar. Ahşap bir sistem üzerine balmumu ile kuş tüylerini sabitler. İki çift kanat bitince,  kendisine ve oğluna takar; uçmadan önce uyarır: “Oğlum İkaros itidalden ayrılma. Yüksekten uçarsan kanatların yanar. Alçaktan uçarsan denizde ıslanırsın” Birlikte havalanırlar. Ancak Güneşin kızına sevdalı İkaros yükseldikçe yükselir. Kanatlarındaki balmumunun eriyerek, tüylerin dönerek yeryüzüne düşüşüne aldırmaz. Kendisini bekleyen sonu bilmektedir ve yine de güneşe daha da yakınlaşmaya devam eder. İkaros şunları söyler: “İçimde ne korku var ne keder. Kaderimin yüzüne sevinçle baktım… İki kanadımı da ekleyen yerlerinden çıkardım….Sanki varlığa döndüm. “Ey varlık, elimdeki bu kanatları hiç kimseyle değil, fakat başarılı veyahut başarısız güneşi aşmayı göze alan insanlara ithaf ediyorum!”  diye bağırdım. Ondan sonra ışıklar içinde yuvarlanarak mavi engine düştüm”

İkaros’un Ege denizinde bir yere düştüğü, İkaria denizi ve oradaki adada da İkaria adası olarak adlandırıldığı söylenmektedir. Bu mitostan birçok anlamlar çıkarabilmek mümkündür:

-Daidalos kendi elleriyle inşa ettiği labirente düştü. Ama yine de bir çıkar yol buldu, kurtulmak için. Bir labirent inşa edersen, ona düşmekten kurtulamazsın, ya da, Hayatın labirentleri ne kadar çıkışsız görünse de her zaman bir yol vardır.

- İkaros içindeki kararı sona kadar izler. Belki itidalli uçsa ölmeyecekti ama ulaştığı nokta edindiği tecrübe de sınırlı olacaktı. Bir kahraman olarak da anılmayacaktı kim bilir… ya da özgürlük ve güneşe ulaşma arzusu fazla hırs ve kibir sonunu getirdi…

- Bilindik yolları izlemediğimizde tablodaki gibi herkesin göz önünde ve kimsenin umurunda olmayarak yitip gider miyiz? Yoksa içinde güneşe olan tutkusu olanı harekete geçirir miyiz?

-………. (Burayı sevgili okuyucularım için boş bıraktım)

Yıllardır tüm sanatçılara ilham vermiş bu mitos ve “İkaros’un Düşüşü” tablosu size neler söylüyor? Hangi kapıları açıp hangi limana götürüyor geminizi? Ne söylüyor içiniz????

 

Emel Eva Tokuyan

 

*Yazıda aktiffelsefe ders notları ve Halikarnas Balıkçısı “Düşün Yazıları” kitabından yararlanılmıştır.

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın