Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

BOŞLUK 

Boşluk yok hayatımızda bu nedenle anlamlı doluluklar da yok. Yorgun bir tükenmişlikle bitirdiğimiz günlerimizi geceye bağlayıp; aynı karmaşık, telaşlar, yerine getirilmesi gereken işler, muhatabına yöneltilememiş iç konuşmalarla, yönsüz bir zihinle, ayarı kaçmış duygularla, dolu bir güne daha adım atmak için çıkıyoruz yataktan. 

Durduğumuzda bile durmuyoruz. Kaygı ve karmaşanın arka fonda eşlik etmesi ile uyaran çokluğu her anımızı istila ediyor. Bir anlık boşluk bulsak buz renkli bir ekrandan kayan, bizi zerre kadar alakadar etmeyen görüntülerin peşinde sürükleniyor zihnimiz. Sloganlar ve önemli diye başlayan söylemler, gereklilik olup olmadığını sorgulayamadan yapışıyorlar içimizde bir yere. Uyaranlar bulutu sarmalarken biraz robot, biraz herkesten biri olarak ekliyoruz anları birbirine. Kim’liğimiz ile ilgili cevherimizin örten sis biraz daha kalınlaşıp, gerçeğimiz biraz daha uzaklaşıyor kendimizden.   Gözlerimiz dışarı bakıyor ve kulaklarımız dış seslerle dolu. Hiçbir anda yok’uz, hiçbir mekânda… Hiçbir insanda, hiçbir konuşmada tam olarak olamadığımız gibi.  

Bizi kendimizden ayrı düşüren bir zamanda yaşıyoruz. İçimize bakmaktan, sesimize kulak vermekten alıkoyuyor bir yığın şey. Trend ise boşluklara yer açmamak, bizim yerimize düşünmek, daha çok gerekliliğe/tüketmeye/sahip olmaya ikna etmek üzerine kurulu. Hiç boşluk yok. Evimizin içi de, zihnimiz de, bedenimiz de kullanabileceğimizden, sindirebileceğimizden fazlası ile dolu. İnsan bu doluluğun içinde böyle böyle kayboluyor, kayboluyoruz. Varız ama gerçekte yokuz. 

Anlamlı boşluklara ihtiyacımız var. Tüm kadim bilgelikler boşluğun nasıl anlamlı doluluklar yaratabildiği bilgisini biliyor ve kullanıyordu. Yıllardır birçok dalını çalıştığım Uzakdoğu öğretileri “Boşluk” lar bırakabilmeyi vurgular her alanda. İnsan yeryüzü ve gökyüzü arasında kendisine bir yaşam alanı açarken her iki kaynak ile bağlantıda kalabildiğinde kendi merkezinde olma,  dengede kalma ve hem ruhsal hem bedensel sağlıklı olma olanağını elde eder. 

Derin bir felsefi öze sahip olan savunma sanatları çalışan ustalar haftanın bir gününü boş bırakarak kimse ile görüşmez tüm uyaranlara kendilerini kapatırlar. Bu şekilde  “etkin eylemsizlik” ile zihinsel, duygusal ve bedensel güçlerini toplarlar.  

Zen öğretileri ile temellenen okçulukta da hedef tahtası boşluğu, yokluğu simgeler. Boşluğa ulaşmak ise yeniden var oluşun tohumunu atmaktır.  

Geleneksel Çay törenlerinin yapıldığı odaya “boşluk odası” denmesi de anlamlıdır.  

Tüm Uzakdoğu sanatlarında olduğu gibi kendini tanıma ve aydınlanma aracı olan İkebana sanatında ise çiçekleri düzenlerken bırakılan boşluklar yapıtın bir parçası sayılır, özel bir anlam taşır. Yokluğu sonsuzluğu vurgular. “Benliğin ötesine geçmek; önemsiz, düşüncelerden sıyrılarak “ruh ve bedenin uyumunu birliğini sağlamak” yokluk ve tüm varlığa gönülde yer vermek kırda açan bir çiçek gibi tasasız, kaygısız “bir hiç” ama yine de “her şey” olmak…” 

Kabuki tiyatrolarında oynanan No gösterilerinde en önemli en belirleyici anlar susulan anlardır. Sanatçı tüm varlığı ile en derin mesajı susarak aktarır. 

Oldukça kısa yazılan Haiku şiirlerinde her şeyi anlatmama, az kelimeler kullanmak, yerinde anlamlı bir susuş şiirlere o derin anlamı kazandırır. 

Kaligrafi sanatında da resim sanatında da boş yerlerin dağılımına özen gösterilir. Çizgileri betimleyen ve okutan boşluklardır. Bu şekilde yapılmış resimler binlerce sözcüğe bedeldir. Böyle boşluklar biçim almamış biçimdir. Boşluk “dolu” olduğu için orada görülmeyenin resmi vardır. 

Kutsal Mimari olan Feng Shuı de ise şehirlerin ve yaşam alanlarının düzenlenmesinde enerjinin hiçbir engel ile karşılaşmadan rahatlıkla akacağı boşluklar yaratarak tasarlanması temel amaçlardan biridir. 

Claudde Debussy “Müzik notalar arasındaki boşluktur, sessizliktir.”der. Tıpkı matematikte sayıların arasındaki boşluklar olduğu gibi.* İnsan bedenini oluşturan hücreler arasında ve evrendeki her şeyin arasında devasa boşluklar var. ** 

Anlamlı boşluklara ihtiyacımız var. Kadim geleneğin yollarından herhangi birini izlemek bir zamanlar bildiğimiz ama sıradan hayatın gereklilik dayatması altında unuttuğumuz kavramları yeniden hatırlamaya ihtiyacımız var. Kalbimizle ve evrenle olan bağlantımızı güçlendirsek, hayatımızda biraz olsun boşluklara yer versek, neler, nasıl değişirdi? Nasıl daha güzelleşirdi? Denemek bilmek ister misin?  

Emel Eva Tokuyan 

 

 

*Dileyenler, Pitogoras sayıların doğuşu konusu araştırabilir. 

**Bu tadımlık örneklerin her biri ile ilgili burada yer veremeyeceğimiz çok bilgi var. Meraklılar ilgi duyduğu herhangi birini araştırabilir. 

Makale Yorumları

  • Derya09-10-2022 19:16

    Yazınız bana farkındalık kazandırdı elinize,yüreğinize sağlık öğretmenim

  • seyit dülgeroğlu07-10-2022 12:37

    saygı ve minnetle.

Facebook Yorum

Yorum Yazın