© Manisa İnternet Haber 2019

Manisa TSO’da 2022 yılının son meclis toplantısı yapıldı

Manisa Ticaret ve Sanayi Odası (Manisa TSO) aralık ayı olağan meclis toplantısı Manisa TSO hizmet binasında gerçekleştirildi. Yılın son meclis toplantısında konuşan Manisa TSO Başkanı Mehmet Yılmaz ekonomik açıdan zor geçmesini bekledikleri 2023 yılından beklentilerini anlattı.

Manisa Ticaret ve Sanayi Odası (Manisa TSO) 2022 yılının son Meclis Toplantısını, meclis üyelerinin katılımıyla Manisa TSO hizmet binasında gerçekleştirildi. Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Sayın Ümit Türek’in başkanlığında gerçekleşen toplantıda, 2022’in genel değerlendirmesi, güncel gelişmelerin sektörlere etkileri ve iş dünyasının 2023 yılından beklentileri ele alındı.

 

2022 yılı gerçekleşen bütçesi ve 2023 yılı tahmini bütçesinin görüşülerek karara bağlandığı toplantının açılışında konuşan Meclis Başkanı Ümit Türek, aralık ayı boyunca birçok önemli gün ve haftaları kutladıkları söyledi.

 

“Sıkılaştırıcı para politikaları üretimin düşmesine sebep olacaktır”

 

 

Toplantıda söz alan 2022 yılının dünya ekonomisi üzerinde ne gibi etkiler bıraktığını özetleyen Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, “2022 yılının dünya ve ülkemiz açısından nasıl geçtiğine dair özet bir değerlendirmede bulunacak olursak, küresel ekonomi, önceki dönemsel krizlerden çok daha büyük bir durgunluk içerisine girerek, parasal genişleme nedeniyle yükselen bir enflasyon ile karşı karşıya kalmış, bu gelişmeyle birlikte enflasyonu düşürmek için merkez bankalarının uygulamış olduğu sıkılaştırıcı politikalarla faiz artırımları devreye girmiştir. Önümüzdeki dönemde enflasyonu düşürebilmek için faizlerin artmaya devam edeceği, talebin ve yatırımların kısılacağı ve doğal olarak büyüme hızlarının düşeceği bir dönem olacağı öngörülmektedir. Bütün bu sıkılaştırıcı politikaların dünyada talebin düşmesine buna bağlı olarak, üretimde de düşüş yaşanmasına neden olacaktır. Dünyada üretimin gerilemesi, büyümenin düşmesi kuşkusuz uluslararası ticaret hacminin de düşmesiyle sonuçlanacaktır. Nitekim, öncü göstergelerden olan küresel PMI verileri ekonomik aktivitede yavaşlamanın ve enflasyonist ortamın büyüme üzerinde baskı oluşturmaya devam ettiğini göstermektedir. Ülkemiz açısından baktığımızda ise, Covid 19 salgını sonrasında yükselen enflasyon eğilimi karşısında, enflasyonu hedef alıp düşürmeye çalışan pek çok ekonominin tersine büyümeyi yüksek tutmayı ve istihdamı önce korumayı sonra da artırmayı hedef almıştır. Para ve maliye politikalarını bu çerçeveyle uyumlu olacak şekilde oluşturarak: faizleri düşürürken çeşitli vergilerde de indirimler yapmış, kamu harcamalarını artırmış, asgari ücreti ve devlet yardımlarını yükseltmiştir. Bu ve benzeri politikalarla büyümeyi ilk yarıda yüzde 7,7 oranında, işsizlik oranını da yüzde 10 dolayında tutmayı başarmıştır. 2022’nin üçüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde 3,9 oranında büyüme kaydeden Türkiye ekonomisi, böylece, yılın ilk dokuz ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 6,2 oranında büyümüştür. Öte yandan, yılın son çeyreğine ilişkin öncü göstergeler iktisadi faaliyetteki ivme kaybının belirginleştiğine işaret ederken, üçüncü çeyrekten itibaren iç talepte özel tüketime dair canlılığın devam etmesine karşılık sanayi üretim endeksine baktığımızda sanayi üretiminde düşen bir tempo gözlemliyoruz. Bunda finansmana erişim, yaklaşan seçim ve enerji krizi gibi etkenler sanayiciler tarafından öne çıkarılan başlıca unsurlar olurken, net ihracatın katkısının ihraç pazarlarında ekonomik aktivitenin zayıfladığı ve güçlü seyreden ithalata bağlı olarak gerileme eğilimi sergilediği görülmektedir. Ticaret Bakanımız tarafından açıklanan verilere göre, 2022 yılı ocak - kasım döneminde dış ticaret açığı yaklaşık 100 milyar dolara dayanmıştır. Bu da yılın ilk yarısında güçlü bir büyüme performansı kaydeden Türkiye ekonomisindeki ivme kaybının yılın son çeyreğinde belirginleşmesine neden olmuştur. Bu çerçevede 2022 yılının yüzde 5 - 5,5 dolayında bir büyüme oranıyla tamamlanması öngörülmektedir. Nitekim, ekonomik kalkınma ve iş birliği örgütü (OECD), kasım ayı ekonomik görünüm raporunda, 2023 yılına ilişkin küresel büyüme tahminini yüzde 2,2 düzeyinde korurken, enerji arzına ilişkin endişelerin enflasyonist baskıları arttırabileceği, enflasyonla mücadele etmek için merkez bankalarının para politikasında sıkılaşmaya gitmesinin finansal kırılganlıkları arttırdığı gerekçesiyle, küresel ekonomi için 2022 yılı büyüme tahminini yüzde 3’ten yüzde 3,1’e revize etmiştir. Türkiye için 2022 yılı büyüme tahminini yüzde 5,4’ten yüzde 5,3’e indiren OECD, 2023 ve 2024 yılı tahminlerini ise sırasıyla yüzde 3 ve yüzde 3,4 olarak açıklamıştır” dedi.

 

“2023 yılı ekonomik açıdan oldukça zor geçecek”

 

 

Sözlerine 2023 yılında ekonomide iş dünyasını bekleyen gelişmeler hakkında konuşarak devam eden Başkan Yılmaz, “Peki ekonomik gidişatta hal böyle iken, 2023’te Türkiye ekonomisine dair bizleri neler bekliyor? Bu konuya dair, daha önce odamızda kendisini ağırlamış olduğumuz Üstat Mahfi Eğilmez’in çok güzel bir köşe yazısı var. Yazısında belirttiği üzere; 2023 yılına ülkemiz ekonomisine dair beklentileri kendisi şu şekilde özetlemiş, ‘Daha çok tüketime dayalı olsa da dünya ortalamasına göre yüksek bir büyüme oranı. Baz etkisiyle yılın ilk yarısında hızla gerileyecek olsa da seçim sonrasında aynı hızla yükselecek bir enflasyon oranı. Denetimden çıkmaya yatkın bir bütçe yapısı. Üretimin ithalata bağımlı yapısı nedeniyle kur artışına karşılık düşürülemeyen bir cari denge. Eksi rezervler. Son derecede yüksek risklere sahip bir ekonomik yapı. Öyle görünüyor ki, 2023 yılı da ülkemiz ekonomisi adına oldukça zor geçecek” diye konuştu.

 

“İhracatın rekabet gücünü artırmak gerekiyor”

 

 

İhracatın rekabet gücünün artırılması gerektiğinin altını çizen Başkan Yılmaz, “Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından, 2023 yılı için net asgari ücretin 8 bin 507 TL, brüt asgari ücretin 10 bin 8 TL olarak belirlendiği açıklamıştır. Buna göre net asgari ücretteki artış 2022 ocak ayına göre yaklaşık yüzde 100, 2022 temmuz ayında yapılan son değişikliğe göre ise yüzde 54,7 olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca, yine geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamayla firmalara 200 milyar TL’lik kefalet karşılığında, toplam tutarı yaklaşık 250 milyar TL olan hazine destekli KGF paketinin devreye alınacağı duyurulmuştur. Asgari ücret artışına ilişkin bir değerlendirmede bulunacak olursak, enflasyonun yükseldiği bir ortamda asgari ücretin artırılması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Enflasyon düşürülemediği özellikle gelirini buna göre ayarlama olanağı olmayan ücretli kesimin, satın alma gücünde ortaya çıkacak düşüşlerin ücret artırımlarıyla ayarlanması gerekmektedir. Bu, yalnızca ücretlinin desteklenmesi açısından değil aynı zamanda ekonominin canlılığını kaybetmemesi açısından da gereklidir. Çünkü satın alma gücünün sürekli düşmesi insanların taleplerinin düşmesine, bu da büyüme oranının düşmesine ve ardından işsizliğin yükselmesine yol açar. Ancak bu artış beraberinde, diğer bütün ücretlerin buna paralel veya yakın oranlarda artırılmasını gerektirir. Dolayısıyla ücret artışı asgari ücret alanlarla sınırlı kalmayıp bütün ücretlilere yayılır. Bu da talepte artışa ve bu artış da enflasyonun daha da artmasına neden olur. Ayrıca, şirketlerin maliyetleri yükselir ve bu yükseliş bunu kaldıramayacak olan şirketlerin işten eleman çıkarmasına yani işsizliğin yükselmesine yol açar. Ülkemiz ekonomisi maalesef böyle bir kısır döngünün içine girmiş durumda. Tek çıkış yolu ise enflasyonun baz etkisiyle değil de gerçek manada düşürecek önlemlerin alınmasındadır. Türkiye’de son yıllarda yaşadığımız yüksek enflasyonun altında, bizim gibi dolarizasyon etkisindeki ülkelerde maliyet enflasyonunun bir nedeni olan ulusal paranın dış değer kaybı çok önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye’nin risklerinin yükselmesi nedeniyle TL, yabancı paralar karşısında hızla değer kaybediyor. Maliyet enflasyonunun bir diğer nedeni de üretimde kullanılan faktörlerin ve girdilerin fiyatlarının artmasından kaynaklanmaktadır. Girdi olarak kullanılan petrol, doğal gaz, elektrik, hammadde, yarı mamul maddelerin fiyatlarındaki artış maliyetlerin artmasına, bunun da fiyatlara yansımasına ve dolayısıyla enflasyonu yükseltmeye başlamasındandır. Enflasyonun düşürülebilmesi için toplumun geleceğin daha iyi olacağına, ekonomide doğru adımlar atılacağına ikna edilmesine ve yapısal reformların başlatılması gerekmektedir. Esas önemli olan, yapısal sorunları hallederek Türkiye ekonomisinin dayanıklılığını artırmak ve ülkeyi küresel risklere karşı daha az kırılgan hale getirmektir. Bunun için üretim yapısını ithalata bağımlı olmaktan çıkartmak, daha yüksek teknolojili ürünlere yönelmek, verimliliği, katma değeri yükseltmek ve ihracatın rekabet gücünü artırmak gerekiyor” dedi.

 

Manisa TSO 2023 bütçesi oy birliği ile kabul edildi

 

 

Sözlerine oda bütçesi ile ilgili konuşarak son veren Başkan Mehmet Yılmaz şunları söyledi: “Odamız 2023 yılı bütçesi görüşüldü. Bütçenin hazırlanmasında emeği geçen odamız personeli başta olmak üzere, Yönetim Kurulu Muhasip Üyemiz Mehmet Baki Kılıç’a ve Yönetim Kurulu Üyelerimize sizlerin huzurunuzda teşekkürlerimi sunmayı bir borç biliyor, 2023 yılı bütçemizin, odamıza ve camiamıza hayırlı olmasını diliyorum. Bütçemiz siz değerli meclis üyelerimizin teveccühü ile oy birliği ile geçti. Ben ve arkadaşlarıma göstermiş olduğunuz güvenden dolayı sizlere bir kez daha teşekkür ediyorum. İş dünyamıza ve odamıza 2023 yılı bütçemiz hayırlı olsun. Sözlerime burada son verirken, her yeni yıl, bir yeni başlangıç ve umutla birlikte gelir. Önümüzdeki yılın hepimize başta sağlık, mutluluk, huzur ve barış getirmesi temennisiyle yeni yılınızı en içten dileklerimle kutluyor, hayırlı akşamlar diliyorum.”

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER